oscar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
oscar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Ekim 2025 Cuma

Sen hiç Oscar alan perde gördün mü?

Kendimde övülecek ne gördümse kendimi olduğumdan başka görmekten arkadaşım. Çünkü övülmek illa yaratanın hakkıdır. Zaten 'Elhamdülillah' da bunun ifadesidir. Yani 'La ilahe illallah!' ile 'Elhamdülillah!' arasında 'zaruret' ilişkisi vardır. O buysa, bu da odur. Evet. Eğer Allah'ın 'tek' olduğunu sahiden kabullendimse, dilimdeki şu ahd u peyman yalan değilse, neticeden hâsıl olan hamdı da başkasına parsel edemem. Eser kiminse övgüsü de ona gider. Fakat, ne yazık, ben araya giriyorum. Kendimi de hisse sahibi sayıyorum. Hatta, yetmiyor, başkalarına da parsel dağıtıyorum. Sanki varlık babamın tarlasıymış gibi... O yüzden ayet bir köşesinde beni de uyarıyor işte: "Yapmadıkları hayırlarla övünen kimseleri azaptan kurtulurlar zannetme!"

Cümle şirkler bu ilk adımdan başlıyor. Beşer önce fahirden kırıntılar araklıyor. Evvel Malik-i Hakiki'nin hakkı senayı tırtıklıyor. Sonra hırsızlığın şe'ni olan 'başkalarının gasbına da gözyumma' aşaması geliyor. Evet. Gâsıbın tabiatı böyledir. Hesap günü geldiğinde "Yalnız ben mi çaldım canım?" diyebilmek için suç ortaklarının çoğalmasına sevinir. Belki böylelikle enselenmemeyi de bekler. Kalabalığın kaynatıcılığını umar. (Alîm-i Kadîr'e karşı ne boş bir umuttur o.) Benim de ilk hırsızlığım övgüde hırsızlığımdır. Fiilin kendisine cür'etimden önce neticesini tırtıklamaktır. Ve o yüzden İslam bize, bir sırr-ı azim ile, her nimete karşı 'Elhamdülilah' demeyi öğütler. Yani elhamdülillahım sirkatimin bileğine vurulan bıçaktır. Bizzat benim kulluk ihtiyacımdır. Allah'ın, hâşâ, övülmeye muhtaciyeti yoktur. Kendini bana övdürmesi bana ihsanıdır, ihtarıdır, ikazatıdır. Keremine binlerce şükür...

Mazhar değilim memerim. Üzerimden gösterilenler emanettiler. Asla malım olmadılar. Bende gösterilmekle beni benden başka kılmadılar. Bir suyun oluktan akıp gitmesi gibi yaşandılar. Günü gelince gittiler. Evet. Bir zamanlar genç olduğum için gençlik ebediyen benim olmadı. Yaşlandım. Bir zamanlar güçlü olduğum için güç ebediyen bende durmadı. Zayıfladım. Bir zamanlar sağlıklı olduğum için sağlık bende ebediyen kalmayacak. Hastalanacağım. Bu ilişki 'taşıyıcı' ilişkisiydi. 'Dönüştürme' ilişkisi değildi.

O yüzden bende misafir olanlar üzerinden 'benin övgüsü'ne geçiş yapamam. Yapmamalıyım. Yaparsam haksızım. Herşey herşeyi yaratana dairdi. Kainatı Cenab-ı Hakkın hakkındaydı. Geriye kalanlar sırf detaylardı. Araçlardı. Kendimi 'La ilahe illallah!' beyan u imanıyla yeterince kenara itemediğim için tabağın ortasından pay bekler oldum. Halbuki kaşığımdakiler yalnız lütufdu. Hakedilmiş birşey yoktu. Yokluktan varlığa çıkan şeylerin varlığa geliş yolculuğunda ne kadarına eşlik ediyordum ki? Ne kadarını biliyordum ki? Ne kadarını görüyordum ki? Hiç. Neredeyse hiçbirşey. Ağzıma koyduğum lokmanın kanıma dağılışı hakkında bilgim yoktu. Baktığım manzaranın beynime gidişinden haberim yoktu. Haberim olmadan gerçekleşen yaratılışlardan, sırf arada iradem de bulunduğu için, 'ilahlık övgüsü' verilmesini bekliyordum. Kibrimin imâsı buydu. Dilim 'La ilahe illallah!' diyorsa da gururum "Bir Allah bir de ben ha!" cümlesini altyazıyla geçiyordu.

Bütün filmler perdede gösterilir arkadaşım. Fakat perdeye ödül verilmez. Ödül o filmi çekenedir. Kendisine övgü sunulmadığı için perde jüriye şöyle diyemez: "Ben olmasaydım bu filmi izleyemeyecektiniz!" Çünkü perde yalnızca bir detaydır. Gösteri için kullanılmış bir araçtır. Filmde hakkı yoktur. Filmin gösterilmesine zararı dokunursa sökülür-yakılır. Ancak filme ettiği hizmetten ötürü neticeyi sahiplenemez. 'Üzerinden gösterilmek' başka şeydir. 'Göstermek' başka şeydir. 'Üzerinden yaratılması' başka şeydir. 'Yaratmak' başka şeydir. O yüzden insan her daim 'mazhar' değil 'memer'dir. Övgülere müşteri olması kendisi adına tehlikelidir. Şöhret üzerinden umduğu varlık 'hırsızlığı' üzerine kurulmuştur. Aman, sakın, dikkat. Allah'ın üzerinden yarattıklarına sirkatçi elini uzatırsan şeriat da senin o hain elini keser. Daha o hayra kollarını uzatamazsın. Üzerinden yaratılır bulamazsın. İşte o zaman asıl mülk sahibinin kim olduğunu da anlarsın. Yokluğunu çekmenle sana öğretilir ki, sadece emanetçisin, yaratmayan Sahib-i Hakiki olamaz.

Altay tankı Kur'an'da geçiyor mu?

Bizi aptallaştıran hasma karşı hüsnüzannımızdır. Ancak bir aptal düşmanına karşı hüsnüzan eder. Ve başına gelecek felaketlere böylece daveti...