3 Temmuz 2014 Perşembe

Epeydir aşağılardayım

EPEYDİR AŞAĞILARDAYIM. Hayallerimin aşağısında. Düşlerimin, ideallerimin, planlarımın, potansiyelimin, hedeflerimin aşağısında. Çıkmaya çalışıyorum. Cennet uzakta, bunu biliyorum. Olamadığım herşey için üzülüyorum. Aramızda endişelerim/korkularım kadar mesafe var. Yürümeye korktuğun yoldur, 'uzak' dediğin. Düştüğümde de ilk hissettiğim bu idi: Korku ve pişmanlık. Doğrudan emin olmadığım her yerde cehennem, cennetten daha yakın. Rehbersizlik, beni aşağı çekiyor.
"Bu fakir Said, Eski Said'den çıkmaya çalıştığı bir zamanda, rehbersizlikten ve nefs-i emmârenin gururundan gayet müthiş ve mânevî bir fırtına içinde akıl ve kalbim hakaik içerisinde yuvarlandılar. Kâh Süreyya'dan serâya, kâh serâdan Süreyya'ya kadar bir sukut ve suud içerisinde çalkanıyorlardı."
Her 'acaba' bir zebani gibi. Her ikircik, zemherir. Bir zakkum-u cehennem ki, telaşımın meyvesi: keşke. Yanlışlar çok. Yanlışlar bir sürü. Yanlış, istemediğin kadar. Hata, bildiğin ihtimal hesabı, karelerini alıp çarp dur birbiriyle, bitmiyor.
"Nereye gittikleri anlaşılmayan çok yollar var."
Doğru bir tane kalıyor bazen. Çok düzlem içinde bir doğru. Onu seçmem gerekiyor, ama ben, o 'o' mu, emin olamıyorum.
"Yük ağır, ben de gayet âcizim. Nazarım da kısa, yol da zulümatlı."
Doğru, tek noktaya bakarak çizilmez. En az iki nokta lazım. Bir tanesi benim, o tamam. Fakat iki? Bakmam gerekiyor bir yerlere. Bir nokta daha lazım. Doğru yerde olduğuna emin olduğum bir ikinci nokta. Nerede o?
Ey sıratını çizmek için gayrına muhtaç, gayba iman etmeye muhtaç, ikinci noktasını arayan! İhsanına bak ki; Allah sana bir nokta değil, bir doğru vermiş: İnsan cinsinden yarattığı cetveller var. Peygamber deniyor onlara. Olayların üzerine koyup iskametini öylece çizebilirsin. Pusula gibi şeylerdir onlar. İnsanda vicdan, akla mantık gibidirler. Onlardan sonra yıldız misal sahabiler var, asfiyalar var, evliyalar var. Peygamberlerin netliğinde olmasa da onlar da cetvel.
"İşte, o zaman müşahede ettim ki, Sünnet-i Seniyyenin meseleleri, hattâ küçük âdâbları, gemilerde hatt-ı hareketi gösteren kıblenâmeli birer pusula gibi, hadsiz zararlı, zulümatlı yollar içinde birer düğme hükmünde görüyordum. (...) Ne vakit Sünnete yapışsam yol aydınlaşıyor, selâmetli yol görünüyor, yük hafifleşiyor, tazyikat kalkıyor gibi bir hâlet hissediyordum."
Sünneti hayatıma koymayı bu yüzden seviyorum. Bir netlik katıyor hayata. Doktor doğru merceği gözüne taktığı anda olduğu gibi, herşey berraklaşıyor. Adımlar netleşiyor. Sünnet, ümmetin gözlüğüdür. Takıverirsen gözüne, yollar kolaylanır. Hem üzülmezsin de artık, korkmazsın. Çünkü keder, durduğu yerden emin olmayanın sıkletidir. Kadere iman edenin, kederden emin olmadığını nerede görülmüş? En nihayet, Bakara 38'de dendiği gibi:
"Dedik ki; 'Hepiniz oradan aşağı inin. Tarafımdan size bir yol gösterici geldiğinde kim benim hidayetime uyarsa onlar için korku yoktur ve onlar artık hiç üzülmezler.'"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yaranın inkârı her yaradan daha büyük yaradır

'Delilleri küçümsemek' diye bir hastalığımız var arkadaşım. Acizliğimizden kaynaklanıyor. Çünkü ellerimiz pek küçük. Okyanussa çok b...