"Allah'ı unutan ve bu yüzden Allah'ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir." (Haşir sûresi 19)
Bunu da itiraf etmek gerek: Kalem bir kürek. Beyaz sayfa bir filika. Yazı bir kaçış süreci. Her zaman olmasa da bazen. Gemi kurtarılamayacak gibi durduğunda filikalara atlıyoruz. Kafamızın içinden kurtarılıyoruz. İçimizdeki basınçtan bir miktarı, tıpkı tencerenin düdüğünden fışkıran buhar gibi, dışımıza akıtılıyor. Say ki yaz sıcaklarındayız, tansiyonumuz yükselmiş, biraz kan alınıyor.
Rahatlıyoruz. Kimseye birşey ihsan ettiğimiz yok. Kimseyi aklımıza getirdiğimiz yok. Bize ihsan ediliyor. Bize ihsan edilenden başkasına da pay veriliyor. Haberimiz yok. Tohumunun sevincini canlılarla paylaşan ağaçlar gibiyiz. Meyvenin tadını düşündüğümüz yok. Fakat bize de bir teşekkür ediliyor.
Evet. Öyledir. Yazmam kaçışımdır benim. Çünkü bazı bazı şu dünyada Titanik'in son anlarında gibiyim. Gemiye yakın durdukça onunla birlikte batma ihtimalim artar gibi gelir. Kalemimle batacak olanlardan uzaklaşmaya çalışırım. Batıp gidenleri sevmem. Beni korkuturlar. Beni de beraberlerinde götürmesinler diye. Kaçarım. Kendimden uzaklaşırım. Dalgalı denizlerden uzaklaşırım. Kaçarım. Evet. Kaçarım. Yazmak bunu da sağlar. İnsan yazarak kendinden uzaklaşır. Hatta bizzat kendisini yazarken dahi kendisinden kaçmaktadır. Yüzdeyüz kendisi değildir çünkü yazdığı.
Yazarken kendimiz de ötekimizdir. Olmasını istediğimizdir. Hakkında konuştuğumuz herşey bir açıdan geride kalmıştır. Onlara bakabilmek için bile çoktan olmuş olmaları gerekir. İnsan şimdiye bakamaz. Olmak geçmiştir. Yıldızlara bakarken ne kadar geçmişi görüyorsam kendimi tartarken de o kadar geçmişi görüyorum. Ahmed'e dair söylediğim herşey geçmişteki Ahmed'lere ait. Çünkü onun hakkında konuşurken bile bu çorbaya yeni malzemeler katıyorum. Tadı değişiyor. Tadı değişecek. Ben dilime değen son kaşığı anlatacağım.
İnsan iyi yanlarıyla meşgul olup kötülüklerini örter. Dualarıyla meşgul olup bugününü örter. Umuduyla meşgul olup kederini örter. Hayaliyle meşgul olup gerçeğini örter. Yoksa hayata tutunmak zorlaşır. Kimse kendisini kötü bilerek kendisine sarılamaz. Kendine katlanmak için de bir örtü gerekir. Bu açıdan hayat bizler için hep bir kaçış ve sığınıştır. Kötülük ne kadar yakınımıza düşerse o kadar uzun süre onunla yaşarız ve ondan kaçarız. Bizzat bizim üzerimize düşerse hep onunla yaşarız ve hep ondan kaçarız. İnsan kendi içinin koşucusudur.
Halbuki insan fıtraten kötülüğü tanır. Çirkinliği, ondan kurtulamasa da, bilir. Mülkü de olsa uzun uzadıya kemliğe katlanamaz. Dosyası bir daha açılmayacak şekilde meşrulaştıramaz. Sürekli örtünebileceği birşeyler arar. İntikam bile hatalarımızı hatırlamamak için bir örtüdür.
Ben de başaramam bunu. Allah'ın Settar ismine sığınırım. Şiddet-i zuhurumdan kaçarım. Rabb-i Rahimim, lütfeder, beni de bana karşı örter. Beni benim pişmanlığımdan saklar. 'Kişi ile kalbi arasına girer.' Benimle benim arama rahmetini koyar. Şükürler olsun. Yazarım. Şükürler olsun. Unuturum. Şükürler olsun. Tevbe ederim. Şükürler olsun. Hayal kurarım. Şükürler olsun. Yeniden başlarım. Şükürler olsun. Hepsi için, geceyi gündüzle, gündüzü de geceyle örten Rabbime teşekkür etmeliyim. Çünkü ancak 'birbirine karışmayan denizleri sayesinde' ve 'varlığa koyduğu eşikler gölgesinde' yeniden başlarım.
İşte böyle arkadaşım. Settar ism-i şerifinin de yazarlıkla bir ilgisi var. Nasıl? Belki biraz şöyle: Her beyaz sayfa birşeylerin üstüne serilmiş olur. Birşeyleri örter. Birşeyleri yeniden başlatır. Birşeylere eşiklik yapar. Birşeylerin birbirine karışmasına mani olur. Neden açtık beyaz sayfayı? Çünkü ondan önceki sayfalar dolmuş gibiydi. Daha birşeyler yazılmaz gibiydi. Hem yazmak denense de okunmaz gibiydi. Böyle böyle sıkıntılar yüzünden kaçtık o eskilerden.
O sayfayı kapattık. O sayfayı kapatabilmek için yenisini açtık. Eşik aradık. Önceden kaçmamız sonra sayesinde oldu. Zaman bize bu şekilde de büyük bir rahmet oldu. Şimdi yazacaklarımızın daha okunaklı olacağına inanıyoruz. Belki biraz da 'daha iyi.' Bunu başarabilmek için yazıyoruz. Bunu başarabilmek için yaşıyoruz. Bunu başarabilmek için her sabah yeniden uyanıyoruz.
İnsanın da bir kitap olduğu en çok âleminde açılıp kapanan sayfalardan anlarız. Ayraç varsa kitap da vardır. Eşik varsa geçiş de vardır. Dünyanın sayfaları da gecesinden gündüzüne açılıyor. Evren de koca bir kitap belki. Onun da bir sayfa çevirişi var. Bir bitişi var. Seninkine ölüm onunkine kıyamet diyorlar.
Kendimde yeni bir sayfa açmak için yazıyorum. Çünkü eski sayfalarıma katlanamıyorum. Nefes almalıyım. Yeniden dirilmek üzere yaratıldığım arada bir bu ihtiyacın tekerrür etmesinden belli. Dirilmek hakikati bende nüksediyor.
Tevbe de tam bunun için değil midir? İnsan yaşamı içinde öyle telaşlara düşer ki gelecekte defterini okunmaz hale getirir. İşte, arkadaşım, yeni bir sayfaya ihtiyaç duyuran sancı! Bir kere değil her kere yaşarız. Ölüm ve haşir bu pişmanlıklar ve tekrar denemeler sayesinde anlara kadar iner. Tevbe ettiğimiz zaman bir kötü öldürmeye niyet ederiz ve iyi olarak dirilmesini dileriz. Sigarayı bıraktığında bile insan, kendisinde, memnun olmadığı birşeylerin ölüp olacağı şeylerin dirildiğini farkeder. Bize ahirette tekrar dirilmeyi vadeden Rabbimiz sanki her günümüze bununla ilgili bir uyarı levhası asmıştır. Öyle tecrübeler yaşarız ki bazen, ertesi günü, yeni bir hayata başlamışız gibi gelir.
Defterde daha sayfa var. Ne zaman biteceği belli değil ama şimdilik sayfa var. Öyle görünüyor. O halde yazarın umutsuz olmaması lazım. Yeni sayfalar açarak ferahlaması lazım. Kendinden kaçacak yolları arttırması lazım. Ne kadar çok öykü yazarsak o kadar iyi. Bunlardan birisi bize 'yazar' dedirtirse yeter. Bir kere de olsa kendi semamıza ihlasla dokunmamız lazım. Bu yüzden yazarın kalemiyle üstündeki toprağı kazıp içindeki iyiliğe ulaşması şart. Beyaz sayfalar varsa umut da var. Yoksa umut da yok. Sayfanı mutlaka yenile. Yazar olmak için yazmak yetmez sadece. Yazdıklarının okunabileceği boşluklara da ihtiyacın var.
Settar ismi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Settar ismi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
2 Aralık 2017 Cumartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Yaranın inkârı her yaradan daha büyük yaradır
'Delilleri küçümsemek' diye bir hastalığımız var arkadaşım. Acizliğimizden kaynaklanıyor. Çünkü ellerimiz pek küçük. Okyanussa çok b...
-
Allah kendisini rahmetiyle sarsın sarmalasın. Bu sıralar Esad Coşan Hocaefendi'nin (k.s.) Ramuzu'l-Ehadis derslerini takip ediyoru...
-
" Seninle gurur duyuyorum ama vicdan aynı zamanda düşmanın olabilir. Vicdanlısın, merhametlisin ve aynı zamanda sevimli ve tatlısın. O...
-
Hatırlarsanız, bir hafta kadar önce Cemil Tokpınar abiye dair bir analizimi yazmıştım. Çok derinlemesine sayılmayacak, kısacık birşey. Şim...