Bakınız çok ilginç, ben de çalıştıkça üzerine farkediyorum. Aslında Mustafa İslamoğlu ile Fethullah Gülen'in çok benzer yanları var. Kimi zaman aynı kodları kullanan, ama kimi zaman da zıt kutuplara savrulan, ama her şekilde 'kendi kanaatleri' için kutsal kaynakları bükmeyi/eğmeyi hüner bilen ikizkardeşler gibiler. Nasıl? İzah edeyim: Bir kere Gülengillerin kendilerini bu asrın 'özel müslümanı' gibi gördükleri malum. Yani şu asırda onlar seçilmiş bir cemaatler, ümmet içinde bir ümmetler, böyle hissediyorlar kendilerini. Bunun bir benzeri İslamoğlu taifesinde de var. Onlar da kendilerinden gayrısını 'uydurulmuş din' mensubu gördükleri için aynı seçkinci dile sahipler.
Ha, ellerinde Gülengiller gibi bir güç, bir kadrolaşma, bir imkan yok; ama olsa, aynı şekilde bizim 'uydurulmuş dinimizi' hizaya çekmeye çalışacaklarından eminim. Çünkü bu dışlayıcı dil, bu hoşgörüsüzlük, bu sapıtmışlık iddiası mecburdur bir noktadan sonra zorbalık yapmaya. Kendinden gayrısını hakiki müslüman görmeyenlerin Haricî olup, İsmailî olup veya Taliban olup dünyada neler yaptığı malum. Yani bu dışlayıcı, bu "Yalnız ben ve benim gibiler müslümandır"cı dil mahvediyor ümmeti. Ehl-i sünnetin ana ekseni ise musavvibe mesleğindendir. "Yalnız benim mesleğim haktır" demez. "En güzel benim mesleğimdir" demeye hak görebilir en fazla. Bediüzzaman da ehl-i sünnet cadde-i kübrasını böyle tarif eder eserlerinde: 'Güzeli kendine tahsis ve mahpus etmeden, ama en güzeli aramakta serbest.'
Gülen, bu elitik dili, duygusal bağlamda seçmece bir Asr-ı Saadet anlatımıyla yaparken; İslamoğlu daha aklî bir elekle, ama benzer bir yolla, Kur'an ayetlerini kafasındaki anlamlara hapsederek ve engel gördüğü hadisleri inkâr ederek veriyor savaşını. Yani İslamoğlu, güya akılcı/hayretli bir yolla Kur'an üzerinden bir bükme yaparken; Gülen, daha duygusal/gözyaşılı bir bağlamda siyeri bükmeyi deniyor. Gülen için daha evvel söylediğim Siyer-Bükücü lakabının bir benzerini de şimdi İslamoğlu için söylemek istiyorum: Kur'an-Bükücü. Dikkat edin ikisinin de ulaştığı meyve aynı: Kendilerini ve cemaatlerini 'daha üst bir farkındalıkla' takdis ederek oradan bir elitizm/asabiyet devşirmek.
Çoklukta bu, asabiyete yaklaşır. Azlıkta, elitizme yakın okunur. İslamoğlu'nun 1400 yıllık İslam geleneğine yaptığı suçlamaya bakarsak, onun Gülen'e nazaran ümmetin geneline daha saygısız ve daha seçkinci bir dil sahibi olduğunu söyleyebiliriz. Gülen kadar büyümemesinin ve büyüyemeyeceğinin sebebi de bu. Ümmet, kendisini reddedeni, reddeder. İsmi ne olursa olsun. İsterse bu elitik model, 'Kur'an müslümanlığı' olarak sunulsun. Elde edilmeye çalışılan şey aynıdır en nihayet: 'Mustafa İslamoğlu kavminin' ümmete üstünlüğü. Zaten bu insanlarla sohbet ettiğinizde size karşı kullandıkları üstperdeden dilde hemen eleverir kendini asabiyet. 'Hakikate kör olmaktan' ve 'uyumaktan' başlayıp 'müşrik' ifadesinin açıkça kullanıldığı tekfirlere kadar varır yol. Bizzat yaşadım ben bunu. Kurgu birşey söylemiyorum. Sizi 'meşru' kabul etmeyenin size gösterdiği saygı, ancak dişinin sizi kesememesindendir. İslamoğlu taifesi bize azıcık saygı gösteriyorsa, meşru gördüğünden değil, henüz dişi kesmediğinden. Yarın dişleri kestiğinde 'mürted' sınıfına dahil etmeyecekleri ne malum? Hasılı; İslamoğlu'na karşı şimdi net bir tavır sergilenmezse, evladın babasının/anasının imanını beğenmeyeceği günler yakındır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Yaranın inkârı her yaradan daha büyük yaradır
'Delilleri küçümsemek' diye bir hastalığımız var arkadaşım. Acizliğimizden kaynaklanıyor. Çünkü ellerimiz pek küçük. Okyanussa çok b...
-
Allah kendisini rahmetiyle sarsın sarmalasın. Bu sıralar Esad Coşan Hocaefendi'nin (k.s.) Ramuzu'l-Ehadis derslerini takip ediyoru...
-
" Seninle gurur duyuyorum ama vicdan aynı zamanda düşmanın olabilir. Vicdanlısın, merhametlisin ve aynı zamanda sevimli ve tatlısın. O...
-
Hatırlarsanız, bir hafta kadar önce Cemil Tokpınar abiye dair bir analizimi yazmıştım. Çok derinlemesine sayılmayacak, kısacık birşey. Şim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder