13 Şubat 2015 Cuma

Bir nimet olarak karanlıktan korkmak

"Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah Teâlâ hazretleri sizi helak eder ve yerinize, günah işleyecek (fakat tevbeleri sebebiyle) mağfiret edeceği kimseler yaratırdı." [Müslim, Tevbe, 9, (2748); Tirmizî, Da'avât 105, (3533).]

Allah'ın bir ismi de Nur'dur. O yüzden Cenab-ı Hakk'ında yazabilmek için hakkımıza düşen karanlığa bakarız bir süre. İçimizdeki karanlığa. Karanlığı bilmeyen göz ışığı farkedemez. İçimiz karanlıktır bizim. Yalnızlığımız amansız. Dalgınlığımız tehlikeli. Şüphelerimiz boğucu. Tereddütümüz düşmek gibi. Bir öpmekte batmaya meyyaliz. Tüm kötü meziyetlerimiz içinde bir biliş, bir kaçınış, bir sığınış; işte o karanlık, o korku, o sakınma güdüsü, ardındaki aydınlığı gösterir bize.

Allah'ın bir ismi de Nur'dur. Nur, karanlık olmadan nasıl bilinebilir? Işığa muhtaç doğmuşuz, ama muhtaçlığımız hem karanlığın hem görmenin bizzat kendisidir. Hem dert hem derman. Acz mesleği dediğin şey, demek bir siyahının şuurunda bir leke olmak. "İşte, şu mertebede, şu hatvede tezkiyesi, tathiri, onu tezkiye etmemek, tebrie etmemektir." Demek o lekeye bir ışık kondurmayacağız ki, ateş böceği olan aklımız güneşin yerini almasın. Kendini serapa 'alan el' görsen, 'veren el'i daha yakından tanırsın.

"Gecede zulümat nasıl nuru gösterir. Öyle de, insan, zaaf ve acziyle, fakr ve hâcâtıyla, naks ve kusuruyla bir Kadîr-i Zülcelâlin kudretini, kuvvetini, gınâsını, rahmetini bildiriyor; ve hâkezâ, pek çok evsâf-ı İlâhiyeye bu suretle âyinedarlık ediyor."

İnsan karanlıktan ve karanlığa dair olandan korkar. İstisnasız. Ben, karanlık korkusunun da, bir nimet olarak, içimize Allah tarafından konulduğunu düşünüyorum. Fıtrî birşey. Tıpkı şeytandan ve ateşli karanlığından Allah'a sığınmak gibi. İnsan karanlıktan korktukça ve onun zararlarından, kayıplığından, belirsizliğinden kaçtıkça imana yaklaşır. Sa'd-ı Taftazanî Hazretlerinin iman hakkında; "Cenab-ı Hakkın, istediği kulunun kalbine, cüz-ü ihtiyarının sarfından sonra ilka ettiği bir nurdur..." demesi cüz-ü ihtiyarinin ne için sarfedildiğini de sorduyor bize. Sen karanlıktan kaçmak için ihtiyarını sarfedersin; Allah, kaçışını nuruyla mükafatlandırır. Işığa doğru koşan elbette ışık bulur. Ama ışığa koşmak için de sırtımızı döndüğümüz yerde bir karanlık gerek.

Karanlık yazdırır, karanlık korkutur, karanlık düşündürür, karanlık içine düşülendir, karanlık telaşlandırır... Karanlık "Koşmaya başla!" sinyalidir ruh için. Ve bizim her yazdığımız, içimizdeki karanlıktan (ki anlamsızlık da bir karanlıktır) Allah'ın nuruna kaçmak için çabalamamızdır. Ayet diyor ki: "(...) kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir." Kalbi ürpermeyen neden koşsun? Acz mesleğini kuşanacaksak Allah'ın kalbimize koyduğu tüm korkularla/uyarıcılarla tanışalım. Çünkü onlardan kaçarken ancak Onu bulacağız. "O halde Allah'a koşun. Çünkü ben, size O'nun katından (gelmiş) açık bir uyarıcıyım." Korkularınla barışmak, korkunun yaptığı işi sevmekle mümkün.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Tâlibân şortlu kızlarla başedebilir mi?

"Milletin kalb hastalığı zaaf-ı diyanettir. Bunu takviye ile sıhhat bulabilir." İlk Dönem Eserleri'nden. Şahsen hiçbir kadına ...