Modern aklın hadis tahlilinde tek kıstas haline getirilmesinden doğacak sakınca ve sıkıntıya ne güzel işaret ediyor Bediüzzaman'ın 24. Söz'deki şu örneği: "Deccalın çıktığı vakit umum dünya işitecek olan kaydı, telgraf ve radyo halletmiştir. Kırk günde gezmesini de, merkebi olan şimendifer ve tayyare halletmiştir. Eskiden bu iki kaydı muhal gören mülhidler şimdi âdi görüyorlar..." Öyle ya! Aklın imkanlılık/imkansızlık algısı şahit olduğu imkana göredir. Yeni imkanlara şahit olduğunda mümkünü de değişir. Bu nedenle salt akılla hadis inkârına girişmek akılsızlıktır. Zira analizini üzerine bina ettiği kıstaslar zamanının çocuğudur, değişkendir. Bugün 'muhal' olarak gördüğü şeyin yarın 'mümkün' haline şahit olduğunda 'imkansızlık tayini' de berhava olacaktır. Peki, Allâmu'l-Ğuyûb'un bildirmesiyle gaybdan haberdar olan Allah Resulü aleyhissalatuvesselam, şu eksik akıllıların noksan terazisine uymaya mecbur mudur? Yine mürşidimin konuya dair bir ifadesiyle bitireyim: "(...) hakiki hüşyar ve yakzan olan zâtın gördüğünü, sen kendi rüyanda inkâr değil, tabir et."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
'İsmet Özel anakronizmi' İslamcılığı zehirliyor
"Fünun-u cedideyi, ulûm-u medaris ile mezc ve derc; ve lisân-ı Arabî vâcip, Kürdî câiz, Türkî lâzım kılmak..." Münazarat'tan....
-
Allah kendisini rahmetiyle sarsın sarmalasın. Bu sıralar Esad Coşan Hocaefendi'nin (k.s.) Ramuzu'l-Ehadis derslerini takip ediyoru...
-
" Bu iftirayı işittiğinizde erkek ve kadın müminlerin, kendi vicdanları ile hüsnüzanda bulunup da: 'Bu, apaçık bir iftiradır...
-
Hatırlarsanız, bir hafta kadar önce Cemil Tokpınar abiye dair bir analizimi yazmıştım. Çok derinlemesine sayılmayacak, kısacık birşey. Şim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder