Mürşidim diyor ki: "Evet, nimet içinde in'âm görünür, Rahmân'ın iltifatı hissedilir." Ben kendimce bu sözü şöyle tefekkür ediyorum: 'Nimetlenme' denilen hâdise asla parçalardan birisiyle açıklanamaz. Eğer ben birşeyden fayda aldıysam, bu, ikimiz arasında gözetilmiş bir alakadan kaynaklanabilir ancak. Sözgelimi: Anahtar-kilit ilişkisini düşünelim. 'Açılma-kilitlenme' denilen faydaları elde ediyorum anahtar-kilit ilişkisinden. Fakat bu faydayı elde edebilmemiz için 'anahtar' ile 'kilit'in birbirine uyumlu olması lazım. Yani, mesela, bir çorba kaşığını anahtar olarak kullanamam. Bir kürdanla da kilidi açmam mümkün değil. Haydi, 'Elimde anahtar var' diyelim, fakat anahtar o kilidin anahtarı olmazsa da 'açılma-kilitlenme' faydalarını elde edebilmem mümkün değil. Yani 'açılma-kilitlenme' nimetleri ancak anahtar-kilit düzeneğinin birbirine göre takdir edilmesiyle mümkün olabilir. Eğer anahtar kilide göreyse açılır. Eğer kilit anahtara göreyse kilitlenir. Kapımı güvenlikli bir şekilde kullanabilmem bu kapsama bağlı.
Yine, misal; anahtarı üreten başka bir firma, kilidi üreten başka bir firma olsaydı; ve bu iki firma 'ne üretecekleri' üzerine bir tevhide sahip olmasalardı; sonuçta ortaya çıkacak anahtar-kilit bana lazım gelen hizmeti vermeyecekti. Çünkü birbirleriyle uyumlu olmayacaklardı. O yüzden, eğer üzerine anlaşılmış bir standartlar dizisi yoksa, her ürünün birlikte çalıştırılacağı sair cihazlar aynı firmadan alınmaya çalışılır. Başka firmadan alırsanız uyumsuzluk yaşayabilirsiniz. Hatta bazen bu hassasiyet o kadar artar ki, vida bile vidaya benzemez, firmasının cihazından başkasına uymaz. İşte bütün bunlar, arkadaşım, bizi 'tevhide' imana doğru götürüyor. Uyum tevhidin delilidir. Ve şu kainatta herbirşey yine herbirşeyle birlikte çalışır-çalışabilir. Bu derece uyumlu olmaları da nimettir.
Yazıyı yazarken soluduğum hava kimbilir kaç yerde daha çalıştı benden önce? Yazmadan önce içtiğim su kimbilir daha nerelerde hizmet gördü? Birbirlerini yadırgamadan çalıştılar milyarlarca yıl boyunca. Bu muvaffakiyetli hizmetin bizi götüreceği yer tevhidden başkası olamaz. Zira tevhid ile ancak böylesi bir uyum sağlanabilir. Hepsini yaratan aynı Allah olduğu için parçalar birbirleriyle bu denli uyum içinde aynı fizik, kimya, biyoloji vs. dairelerinde çalışabilmektedirler. "Evet, nimet içinde in'âm görünür, Rahmân'ın iltifatı hissedilir..." cümlesi bu nokta-i nazarda da manidardır. Bütünü görür bir rahmet sahibinin iltifatı sayesinde şeyler arasında uyum gözetilmiş, bu uyumun bir tezahürü olarak da 'nimet' ortaya çıkmıştır. 'Nimet' bir yalnızlık sonucu oluşamaz. Yani, nimet varsa, yalnızlık yoktur. Yalnız olunmadığı için nimetlenilebilmiştir. Mutlak yalnızlık nimetin hitâmıdır.
Hatta 'anlamak' bile. Anlamak hem 'anlayacağı' hem 'anlaşılacağı' ister. Bunlar arasında uyum olmasını gerekli kılar. İnsan anlamak noktasında öyle bir merkeziyete sahiptir ki tüm kainatın idraki sanki onun üzerinden olmaktadır. Hatta, âdemoğlu, kainatın kendisini anlamasının da yoludur. Çünkü o da yaratıldığı âlemin parçasıdır. Her neyse arkadaşım. Mevzuu dallandırmayayım. Tefekkürümün icmali bu tür manalardan ibaretti. Hem dualar eder hem dualar beklerim. Cenab-ı Hak hidayetini kalbimizden ayırmasın. Onla uyumumuzu bozdurmasın. Âmin.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Ancak anahtarı kilidi için nimettir
Mürşidim diyor ki: "Evet, nimet içinde in'âm görünür, Rahmân'ın iltifatı hissedilir." Ben kendimce bu sözü şöyle tefekkür ...
-
" Bu iftirayı işittiğinizde erkek ve kadın müminlerin, kendi vicdanları ile hüsnüzanda bulunup da: 'Bu, apaçık bir iftiradır...
-
Hatırlarsanız, bir hafta kadar önce Cemil Tokpınar abiye dair bir analizimi yazmıştım. Çok derinlemesine sayılmayacak, kısacık birşey. Şim...
-
Allah kendisini rahmetiyle sarsın sarmalasın. Bu sıralar Esad Coşan Hocaefendi'nin (k.s.) Ramuzu'l-Ehadis derslerini takip ediyoru...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder