Adnan Oktar Hoca üzerine birşey yazmam çok gerekli mi? Değil elbette... Hele bu blogta. Yani zaten genelde onu görmezden gelmeye çalıştığımız için benim de görmezden gelmeye çalışmam mantıklı olabilirdi. Fakat yapamadım. Günlerdir, hatta aylardır internette izlenme rekorları kıran(!) danslı, coşkulu videoları; o videolardaki kızlar hakkında ilginç, orijinal iltifatları ve hakkında konuşulanlar en nihayet beni bu yazıyı yazmaya sevk etti. Doğru yaptığımı hâlâ iddia etmiyorum. Ama nihayetinde hiçkimsenin yazmadığı, belki yazmaktan çekindiği bir konuda bir iki cümle kelam etmek de gerekli. Yoksa insanlar sükûtunuzu ikrardan sanıyorlar, aldanıyorlar...
Tamam, ekolü ve ekolünün esasları kendine ait birşeydir. Hatta bu noktada kendince Risale-i Nurlardan istifade de edebilir, birşey demiyorum. Ama şu mehdiyet meselesi ki, yani bu noktada Adnan Oktar beni çok güldürüyor. Sahiden güldürüyor.
Ne bileyim? Kafamızdaki mehdi şablonuna hiç oturmadığını fark etmiyor mu acaba? Mesela ben kendi adıma konuşayım; küfürlü disko şarkılarında bile dans eden, şarkının sözlerindeki çirkin manayı ise yanındaki kızların (Allah onlardan razı olsun, mehdiyi rezil olmaktan kurtardılar) uyarmasıyla ancak fark eden bir mehdiyi önümde, alem-i İslam’ın başında görmek istemiyorum. (Öyle ya, böyle bir mehdi alem-i İslam’ı cennetimsi zamanlara değil, en fazla diskoya götürebilir.)
İyi, peki... Hepten reddetmeyelim. Elbette kendisinin de hizmetleri olmuştur. Belki insanların hidayetine de vesile olmuştur. Ama bu, bu kadardır yani... Bizden daha fazlasını beklemesin, zira kaldırabilecek gibi durmuyor. Kendisine de yük etmesin, bizi de boş boş düşündürmesin.
Bir de şuna bitiyorum, çevresindekiler dönüp dönüp meseleyi Bediüzzaman’ın “bir asır sonra gelecek” ifadesini içeren metinlere getiriyorlar. Oradan pişirip pişirip benim gibi farklı düşünenlerin önüne servis ediyorlar, vurmaya gayret ediyorlar. Videolar falan yapıyorlar...
Yahu bir asır sonra birisi gelecek bile olsa (ki kendi adıma ben kimseyi beklemiyorum) bu Adnan Oktar olabilir mi? Yani eğer bir asır sonra gelecek olan 21. yüzyılın en büyük talk showcusu falan olsa, Adnan Oktar elbette olabilir. Hatta bu zamana kadar neden o kızlarla birlikte büyük bir kanala transfer olmadı, onu da anlayabilmiş değilim. Pekala bu yaz Star’a, Kanal D’ye falan geçebilir. Ki bu başarıyı bence hakediyor. Bugün bir insan Hayrettin’in, Okan Bayülgen’in geyiği haline gelebiliyorsa bence o büyük kanallarda tutunabilir kardeşlerim. Küçük görmeyelim.
O bu değil de bu kızların cazibesiyle kendi cemaatini terk edip onun tarafına geçmek isteyen gençlerle karşılaşmaya başladık. :) Ahaha, tabii bu işin şakası. Ama hakikaten bekar erkeklerin izdivaç programlarından sonra en çok katılmak istediği programlardan birisi haline geldi Adnan Hoca’nın programları...
İyi, güzel. Herkesin bir meşrebi var, eyvallah. Çok da sıkmak istemiyoruz. Tek ses, tek fikir, tek renk olalım demiyoruz. O da güzel şeyler yapmaya çalışıyor, takdir ediyoruz. Evrim hakkında Harun Yahya müstearı ile habire kitap yazıyor mesela... (Gerçi onları da Adnan Oktar’ın bizzat yazdığı tartışılır.) Onlara destek de oluyoruz. Ben de okudum, arkadaşlarıma verdim örneğin o kitaplardan. Ama yani bizim Adnan Oktar sevgimiz buraya kadar... Böyle “Ben mehdiyim!” falan demeye başlarsanız, iş arızaya bağlar. Orada biz de size bir; “Ne oluyor ya?” deriz. Ancak insanları güldürürsünüz bu iddialarla. Yerim kedi canınızı sizin...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Kaderin varsayımlarla işi olmaz
Arkadaşım 'fena ve fani adamların güzel ve bâki sözleri olabileceğini' cennetmekan mürşidimiz öğretti bize. Bu minvalde kalmak kaydı...
-
Allah kendisini rahmetiyle sarsın sarmalasın. Bu sıralar Esad Coşan Hocaefendi'nin (k.s.) Ramuzu'l-Ehadis derslerini takip ediyoru...
-
" Seninle gurur duyuyorum ama vicdan aynı zamanda düşmanın olabilir. Vicdanlısın, merhametlisin ve aynı zamanda sevimli ve tatlısın. O...
-
Hatırlarsanız, bir hafta kadar önce Cemil Tokpınar abiye dair bir analizimi yazmıştım. Çok derinlemesine sayılmayacak, kısacık birşey. Şim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder