Allah'tan fikrime istikamet vermesini ve ifrata/tefrite düşmekten korumasını dilerim. Öncelikle: Bir mü'minin salabet-i diniyesinden gelen takva endişesine/gayretine hürmet ve hayranlık duymaktan başka birşey diyemem ve duyamam. Bu 'eleştirilesi' değil 'özenilesi' birşeydir benim için. Fakat ehl-i takva şunu asla unutmamalıdır: Takva 'dayatılan' değil 'seçilen' birşeydir.
Din, dört mezhebin fetva dairesi kadar geniştir. Bu noktada bir mü'min, Allah'tan duyduğu haşyet ve Ona duyduğu muhabbet çerçevesinde sakınmanın zirvelerine çıkabilir; fakat başka birisini, eğer ameli fetva dairesinde bir yere isabet ediyorsa, kendi takvasına zorlayamaz. Ancak aksü'l-ameli/ters tepkiyi netice vermeyecek ve mürşidimin ifadesiyle 'damara dokundurmayacak' şekilde teşvik edebilir. Takva en temel anlamda 'haramdan kaçınmayı' ifade etse de, herkes de bilir ki, helal dairesi içindeki bazı şeylere karşı da daha duyarlı olur ehl-i takva. Tıpkı İmam-ı Azam Hazretlerinin borç verdiği kişinin ağacının altında 'riba olur' endişesiyle gölgelenmemesi gibi. Fakat fıkıh kitaplarına baktığınızda "Borç verdiğiniz kişinin ağacında gölgelenmeyin! Yoksa faize girer!" diye bir başlık yoktur. Bu, İmam-ı Azam'ın (r.a.) hususi dünyasındaki zirvesidir. Her babayiğidin de harcı değildir.
GİMDES'le ve daha çok 'gönüllüleriyle' ilgili endişelerim de tam bu noktada başlıyor. Onlar takvayı nasıl anlıyorlar? Bediüzzaman'ın ifadesiyle 'keyfe kâfi gelen' helal dairesinin etrafını mı çeviriyorlar onla? Yoksa her keyfe kâfi gelmeyecek, belki dindeki salabetinde ve Allah'a muhabbetinde genelden bir adım öne çıkabilmiş insanların gönlünü edecek bir dairenin etrafını mı çiziyorlar? Bu sorunun cevabı önemli. Çünkü bizi 'dayatılabilir' veya 'özendirilebilir' dediğimiz iki farklı faaliyet alanına ve eyleme türüne götürecek tarifimiz. Eğer 'takva'dan anladıkları helal dairesinin sınırları ise, pekala, doğrularını nehy-i ani'l-münker olarak dayatabilirler bize. Fakat ya ötekiyse? O zaman borç verdiğimiz insanların ağaçları altında gölgelenmeyi de yasak edebilirler mi?
Bediüzzaman'ın hayatını okuyanlar onun hediye ve sadaka kabul etmediğini, hatta yemek ikramlarını bile pek nadir kabul ettiğini bilirler. Fakat Bediüzzaman takvasından kaynaklanan bu istiğnayı nasıl bir zemine oturtur? Kendisine sunulan hediye ve sadakalarda artniyet olduğuyla veya getirilen yemeklere haram karışmış olabileceğiyle mi, yoksa kendi duruşunun ve bireysel hassasiyetlerinin altını çizerek mi?
Ben hiçbir metninde Bediüzzaman'ın bu hassasiyetini anlatırken birilerini itham ettiğine şahit olmadım. Hatta genelde bu davranışını izah ederken muhataplarının kalplerini de kırmamaya çalışır, bu durumun özel halinden kaynaklandığını tekrar tekrar ifade eder. Ona ikram eden kişi de emin olur ki, kendi getirdiğinde veya pişirdiğinde bir sorun yoktur. Bu, ikramda bulunmak istediği kişinin takva seçimidir. Hatta çok yakınında olan talebeleri haricinde bu ahlakını emir olarak uygulattığı da görülmez Bediüzzaman'ın. Ancak hizmetinde bulunanları, kendisiyle yakınlıklarından dolayı, bu davranış şeklinden sorumlu tutar.
Peki, GİMDES gönüllülerinde bu işler nasıl yürümektedir? Elbette genelleme yaparsam hatalıyım ve kul hakkına girerim, fakat yaşadığım birkaç olay ve bana nakledilen diğer birkaçında gördüm ki; bu kardeşler hayırlı bir niyetle fakat muvazene-i şeriatı gözetmeden bu işi yapıyorlar. Yine tekrar ediyorum. Ben bu arkadaşların 'helal gıda' ve 'takva' endişelerine karşı değilim ve olamam da. Fakat bu endişelerini sunuş şekillerine (rastladığım örnekleri kadarıyla) karşıyım. Çünkü yaptıkları şeyin fitne oluşturduğunu düşünüyorum.
Örneğin: Sosyalmedyada öylesine paylaştığım birkaç gıdadan dolayı uğradığım muamelenin 'haram yemiş' gibi olduğu kanaatindeyim. Yüzlerine söyleyince kabul etmiyorlar. "Kastettiğimiz şüpheli!" diyorlar ama ne söyleyiş ne de kabulleniş tarzları 'şüphe'ye benzemiyor. Çünkü bu bir şüpheye dayansaydı haramlığı kesin olmadığından 'seçim' mesabesinde kalmalıydı. Benim seçimim de seçimlerden bir seçim olurdu. Fakat onlar bu seçimlerini bir şekilde dayatıyorlar. Seçmeyenleri de rahatsız ediyorlar. Yanlışta olduklarını hissettiriyorlar. Gönüllülükle yürüttükleri faaliyet bu sanırım.
Üstelik 'haram' veya 'şüphe'ye dair tanımları da net değil. Bence bu arkadaşlar vehmi şüpheyle, şüpheyi de haramla ayırmada sorunlular. Paylaştığım bir gıda maddesi hakkında "Onu yeme!" diyen kardeşime soruyorum: "Haram mı?" Olmadığını, fakat şüpheli olduğunu söylüyor. "Peki" diyorum, "şüphenin dayandığı delil ne?" Çünkü bir delilden neşet etmeyen şüphe bâtıldır. Yani o şüphe değil vehimdir. "GİMDES'ten sertifikası yok!" diyorlar. Bu şaşılacak bir iştir. Çünkü fıkıhta 'sertifika yokluğu' diye bir delil yok. Ki zaten GİMDES yetkilileri de sertifika yokluğunun hiçbir hüküm ifade etmediğini söylüyorlar. Nitekim bugün bir kez daha twitter'dan Süleyman Yerlikaya isminde bir kardeş (GİMDES'te yetkili olduğunu sanıyorum) aynen bu cümleyi bana yazdı. Peki, hakkında bir hüküm olmayan meselede ben neden günah işlemişim gibi muamele görüyorum?
Açıkça ifade etmeyen, ama alttan alta da 'haram' sopasını gösteren tavır istikametli bir tavır mı? Daha kötüsü, geçenlerde, meşhur bir firma hakkında GİMDES'in kendi sosyalmedya hesabında paylaştığı bir bilgide yaşandı. O markanın aldığı helal sertifikasının TSE'den olduğu ve TSE'nin sertifika verirken kendilerinin gösterdiği kadar hassasiyet göstermediği gibi/benzeri ifadeler kullanıldı. Şimdi sertifikasızlık, kendi ifadeleriyle, bir hüküm ifade etmezken bu şüpheyi uyandırmak doğru birşey mi? TSE'nin helal sertifikasını almış ürünler hakkında ve özelde o marka hakkında oluşan bu sis bir mesuliyet oluşturmaz mı? Üstelik oluşturulan bu sisin delilleri nelerdir? Bunlar apaçık ortaya konup TSE'yle daha hukuki bir zeminde yüzleşmek varken bu 'söylenti' dilini hortlatmak niye? Burada da takva endişesi gerekmez mi?
Bakın ben endişeliyim. Bu iş iyi bir yere gitmiyor. Niyet hayır olabilir. Başlanırken hayır hedeflenmiş olabilir, ama fıkhî meselelerde avamı sahaya davet edip değnekçi yapmak, muvazene-i şeriatı korumakta zorlanacaklarından, kötü neticeler doğuracak. Ki duyuyuyorum, doğuruyor da. Dindar bir okulda öğrencilerine pasta ikram eden dindar bir öğretmen, velilerin pasta fotoğraflarını görmesinin ardından kabus yaşayabiliyor. Neden biliyor musunuz? Pastanın içine kattığı şeylerin velilerin bilgisi dahilinde olmamasından. Çocuklarının ne yediklerini bilmemelerinden... GİMDES gibi kurumlar darulharp tabir ettiğimiz gayrimüslim memleketlerinde elbette çok önemli bir görev görüyor. Fakat yakında darulislamda müslüman müslümanın evinde birşey yiyemez hale gelecek bu vehimler yüzünden.
Zaten bu GİMDES meselesi erkeklerden ziyade hanımlarda zirve yapmış durumda. Adeta bütün hayatlarını sertifikalı gıdalar üzerine kurguluyorlar. Bana 'sertifikasız gıdanın şüpheli olduğunu' söyleyen bir hanım kardeşime mesela şunu sordum: "Siz hiç komşunuza gidip birşey yiyip içmiyor musunuz?" Rahat bir şeklide "Elbette yiyip içiyorum" dedi. "Peki, hiç yediklerinizde/içtiklerinizde sertifika aradınız mı şimdiye kadar?" dedim. "Hayır!" dedi. Yani anlaşılır gibi değil. Beni uyarırken sertifikasızlık gıdayı şüpheli kılıyor, ama kendisi komşusundan birşey yerken aynı endişeyi gütmüyor. Sanki 'helal gıda' başkasını dürtmek için ucu iğneli bir sopa.
Tepkimi abarttığımı düşünüyorsanız aldanıyorsunuz. Bakınız, yaşı otuzdan büyük olup Gülen Cemaati içinde bulunanlar varsa, hatırlarlar. Bu konularda GİMDES vb. kurumlar yokken en hassaslar onlardı. Gün geçmiyordu ki, birşey hakkında söylenti çıkmasın. Söylenti, söylenti, söylenti... Delil melil yok. Şunda şu varmış. Bunda bu varmış... (Patronunun Nurcu olduğunu bildiğim firma hakkında bile "Domuz eti katıyorlarmış" diye söylenti çıkarmışlardı. Oğluyla Risale derslerinde hep karşılaşırdık. Sonra öğrendik ki, destek bulmadıkları firmaları karalarlarmış böyle.) Rahmetli babam, ömründe bize kızmış/el kaldırmış değildir, bir gün vehmimizden ötürü bize öfkelendi. Çünkü çalışıp getirdiği herşeyden şüphe ediyorduk. Abdestini alıp cuma namazını beklerken vefat etmiş ve dürüstlüğüyle şöhret bulmuş bir adamdır babam. Vallahi yıldı bizim bu vehmimizden.
Ve bugün ona hak veriyorum. Çünkü bu takva endişesi, diğer bir takva endişesini gözetmiyor. Ayet demez mi? "Fitne katldan eşeddir." Metin Karabaşoğlu abinin Hucurat sûresinden yaptığı harika bir tesbittir. "Takva en çok insan-insan ilişkilerinde sınanır." Şapkamızı önümüze koyup düşünelim: İnsanlar birbirlerinin evinde birşey yemekten sakınıyorlarmış artık bu endişelerle. Sizce bu fitne değil de nedir?
Karşındaki de müslüman kardeşindir. Hüsnüzanna memursun. Eskiden bazı sünniler alevilerin kestikleri eti yemezlerdi. Alevilerin en çok kanına dokunan meseledir. Ve keskin bir fay hattıdır. Şu an bu arkadaşlar da iyi niyetle fakat kötü sonuçlanacak bir iş yapıyorlar. Bunlar da aynı endişelerle sünnilerin içinde ikinci bir fay hattı açıyorlar. Deliliniz varsa hep beraber 'haram' diyelim yemeyelim. Ama vehme vücut vermeyin, hortlatmayın. Kardeşliği yaralıyorsunuz. Mabeynimizdeki hüsnüzannı baltalıyorsunuz. Takva sadece yemek içmekteki hassasiyetle olmaz. Kalp kırmamak da takvaya dahildir. Hasılıkelam: İyi niyetle endişemi yazdım. En doğrusunu Allah bilir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Yaranın inkârı her yaradan daha büyük yaradır
'Delilleri küçümsemek' diye bir hastalığımız var arkadaşım. Acizliğimizden kaynaklanıyor. Çünkü ellerimiz pek küçük. Okyanussa çok b...
-
Allah kendisini rahmetiyle sarsın sarmalasın. Bu sıralar Esad Coşan Hocaefendi'nin (k.s.) Ramuzu'l-Ehadis derslerini takip ediyoru...
-
" Seninle gurur duyuyorum ama vicdan aynı zamanda düşmanın olabilir. Vicdanlısın, merhametlisin ve aynı zamanda sevimli ve tatlısın. O...
-
Hatırlarsanız, bir hafta kadar önce Cemil Tokpınar abiye dair bir analizimi yazmıştım. Çok derinlemesine sayılmayacak, kısacık birşey. Şim...
Selamunaleyküm bir GİMDES gönüllüsü olarak yazınızı okudum haklı olan bazı yanları olsa da bur da bu şekilde lanse etmenizden memnun kalmadım Çünkü size yapılan bir kaç eleştiriden dolayı hep bu şekildeymiş gibi bir üslupça anlatmak bence yerinde bir davranış değil .Bir gönüllü çıkıp falan firma şu maddeyi kullanıyor onu tüketmeyin sağlığınıza çok zararlı diyemeyeceği için biz GİMDES e güveniyoruz onun sertifika verdiği ürünler dışında kullanmıyoruz demesi kadar masum ve şu zamanda doğru olan bir davranış yoktur sanırım. Gönüllülerin komşuda dikkat etmiyor sözünüzü kabul etmiyorum ben ve ailem 9 yaşındaki kızım dahi ne komşu ne iş nede evde gimdes sertifikasız tüketmiyoruz elhamdülillah artık yakın çevremizde bu şekilde dikkat etmeye başladı Bu bizim için bir cihat hükmündedir sadece işi takva boyutu olarak ele almak Gimdes i tanımamaktır çünkü bizim sorunumuz sadece helallik cihetiyle değil sağlık boyutuyla çok daha alakalıdır. Artan sağlık sorunlarının kaynağının ne olduğunu tahmin ediyormusunuz gıdalarımız, kişisel bakım ürünlerimiz ve temizlik maddelerimizin içerisindeki katkı maddeleri .Şimdiden önlem almaşsak bir on yıl sonra sanırım hastanelere sığmayacağız. Peki sizler reklamını yaptığınız ürünün sağlık ve helallik açısından güvenilir olduğunu test edip gözünüzle gürdünüz mü ki tanıtımını yapıyorsunuz sizin tanıtımınızla kullanan kişinin karşılaşacağı sorunun vebali kimin üzerinedir acaba. GİMDES bir avuç Müslüman kardeşimizle yola çıkmış şuanda ise bütün dünyanın tanıdığı bir kurum olmuş Müslümanlar adına büyük işler yapan ve bu işlere her gün yenisini ekleyen durmadan koşturan bir kurumdur onlara destek her Müslümanın boynunun borcudur .BİR Yahudi koşar sertifikası dışında kullanmıyor bunu bütün dünyaya kabul ettiriyorsa Müslümanlar olarak bizim de artık GİMDES imiz var bizde ondan başka kabul etmiyoruz .Sizi her kim incittiyse bir gönüllü olarak onlar adına sizden özür diliyorum Sizi GİMDES i tanımaya davet ediyorum eminim tanıyınca sizde yardım için koşuşturacaksınız çünkü bu ümmet adına bir harekettir GİMDES in veya gönüllülerin şahsi meselesi değildir GİMDES eleştiriye açıktır ve her zaman öyle olacaktır .Rabbim bizi ve onları sıratımüstagimden ayırmasın selam ve dua ile
YanıtlaSilBENCE GAYET GÜZEL ANLATMIŞ.
YanıtlaSilGimdesci yoldaşlar!
YanıtlaSilDürstseniz, haram sertifikası verin. Bunlar haram diye ilan edin, kalanı helal.
Siz oysa para aldığınız bir kaç markaya helal diyorsunuz, zımnen kalanı haram diyerek sizin markaları almaya zorluyor, bizi de haram yiyenler gibi göstermeye çalışıyorsunuz.
Hakkımızı yiyorsunuz, biz de hakkımızı haram ediyoruz.
Bakalım bizim hakkımıza da gimdes helal fetvası verecek mi.
Alaka kuramadım . Kusura bakmayın . Gimdes denetlenmek isteyen firmalarda şüpheli mamuller kullanılmıyor diye belge veriyor.. masrafları firma karşılıyor..gimdes kendiliğinden gidip firmaları devlet kurumu gibi denetleyecek durumda değil .. diğer firmalar haram değildir..bu kadar açık bence ..ben TSE den daha çok tercih eder ve güvenirim .. gimdes tarzı bir oluşum kurmak isteyen fakat bu alanı kontrol edemeyen feti grubunun gimdese çok muhalefet ettigini iyi biliyorum
YanıtlaSil