24 Şubat 2018 Cumartesi

Rüyada modernist görmek...

Biliyorsunuz: Buralarda rüya anlatmak pek âdetim değildir. Hele rüyalarımla amel etmek hiç âdetim değildir. Fakat bu defa bir istisna yapacağım. Çünkü bu rüyada bir hakikat de vardı. Uyanılınca kıssasından hisse de alındı. Paylaşılsa iyidir. Özeti şöyledir:

Elimde kırmızı bir kitapla (muhtemelen bugünlerde okuduğum Barla Lahikası idi o) sabah namazına camiye gidiyorum. Geç kalmışım. Acele ediyorum. İçeriye girdiğimde şaşırıyorum. Neden? Çünkü caminin iki mihrabı var. Birisi, tam da olması gereken yerde, merkezde. Diğeri caminin sol yanından açılmış bir odacıkta. Ve cemaatten küçük bir kısmı bölünmüş. Merkezdekilerden ayrılmış. Orada sola doğru namaz kılıyorlar. Fakat bu durum o mecliste acayibin acayibi bir görüntü oluşturuyor. Bir camide iki kıble birden oluyor. Aynı anda iki ayrı kıbleye doğru namaz kılınıyor.

İçeri girdiğimde cemaati tartışır buluyorum: "Doğru mihrap hangisi?" Ben ya içimden yahut dışımdan diyorum: "Yahu koskoca cami yapılsın da mihrabı sola açılan küçük bir odaya konsun. Böyle saçma tasarım olur mu? Böyle kocaman bir camiyi yapan mimar şöyle bir arızayı neden işlesin? Oraya cemaatten kaç kişi sığar? Safları en fazla kaç kişilik olur? Hem baksanıza caminin ana duvarları şu ana mihrabın yönüne doğru gidiyor. Sütûnları oraya doğru akıyor. Eni de oraya doğru verilmiş. Camiyi böyle yapıp da mihrabını odaya koymak hikmetsizliktir. Mimar dediğin şöyle bir hikmetsizlik yapmaz."

Devamında yaşananları geçeyim. Belki başka bir yazıda da onlardan anladığımı izah ederim. Fakat burada özellikle son zamanlarda modernist (ehl-i bid'a) zümreyle yaşadığımız tartışmalara tutulan muazzam bir ışık vardı. Hadi ona bakalım:

Allahu'l-alem, 'uydurulmuş din-indirilmiş din' demagojisine sapıp, ümmetin cadde-i kübrası olan Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat çizgisini sapıtmışlıkla suçlayan ahirzaman sapkınlarının halini anlatıyor bu rüya. Yani: Onlar, bindörtyüz yıllık caminin kenarından açtıkları yeni odaya bir sahte mihrap kondurmuşlar, farklı bir yöne doğru namaz kılmaya başlamışlar. Biz de hakikat diliyle diyoruz ki: Yahu böyle şey olur mu? Şu göz önündeki İslam camisini her asır büyüterek, süsleyerek, genişleterek inşa eden Sanî-i Zülcelal, o caminin mihrabını alıp sizin daha yeni açtığınız/farkettiğiniz bir göz odaya koyar mı? Bunu yapmakla sanatla inşa ettiği o caminin sizden evvelini 'boşuboşuna' kılar mı?

O camide asıl ve sahih olan mihrap, elbette, ekserin arkasında saf tuttuğu, hiçbir zaman cemaatsiz/namazsız bırakmadığı ve duvarların/sütûnların da oraya baktığı mihraptır. Yani: Bu ümmetin sütûn misal mürşidleri ve duvar misal müçtehidleri hep o yöne gitmişlerdir. Evliyası, asfiyası, arifanı, meşayihi hep o tarafa doğru namaz kılmışlardır. Siz nasıl oluyor da, 'ahirzaman şımarıklığıyla' açtığınız küçücük odayı caminin asıl bünyesi, mihrabını da o caminin asıl kıblesi ilan ediyorsunuz? Buradan bu İslam camiinin Mimarına (c.c.) ve onun tayin ettiği İmama (a.s.m.) bühtan çıkmaz mı?

Öyle ya! Sanki şu Mimar, sizin vehminizce, İslam camisinin yapılmasını bindörtyüz yıl önce emretmiş, fakat yapılışını hiç takip etmemiştir. Korumamıştır. İşçileri de, her nasıl olmuşsa, onu farklı bir yöne götürmüştür. Veyahut şu İmam (a.s.m.), İslam camisini bir kıbleye doğru yönlendirmek için bindörtyüz yıl önce görevlendirilmiş, fakat muvaffak olamamış, ahirzamana kadar ekser ümmeti yanlış yöne doğru namaz kılmıştır. Mihrap, nasıl olmuşsa, bindörtyüz yıldır şaşırılmıştır. Biz, şüphesiz, Rabbimizi böylesi kusurlardan, hikmetsizliklerden, boşuboşunalıklardan tenzih ederiz.

Bu tenzihin verdiği bakış açısıdır ki, bize hakkı hak, bâtılı bâtıl olarak gösterir. Ve, evet, sizin o küçük odada açtığınız mihrap bâtıldır. Çünkü bindörtyüzyıllık caminin mimarisine aykırıdır. Uyumsuzdur. Bid'adır. Buradan bir 'uydurulmuşluk-indirilmişlik' analizine girilecekse, işte o küçük oda hakkında denilebilir ki: Uydurulmuştur. Ve arkasında ekserin namaz kıldığı esas mihrap indirilmiştir. Aksi Sahib-i İslam'a çaktırmadan hakaret etmektir.

İşte, arkadaşım, rüyamdan aldığım hakikat dersi böyle birşeydi. Uyanınca tabirini böyle yaptım. Hissemi de böyle aldım. Cenab-ı Hak, bizi o ana mihrabın, Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat çizgisinin arkasından ayırmasın. Ayrılanlara da çabucak ayılıp geri dönmeyi nasip etsin. Âmin. Tevfik ve hidayet ancak Allah'tandır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arnavut Metin'e ben "Diamond Tema olamazsın!" demedim

Hikâye o ya. Adamın birinin pek hayırsız bir oğlu varmış. Edepsizliğinden ötürü babası "Sen adam olamazsın!" dermiş. Bizimkine de ...