Mü'mine yakışan da budur. Fakat, maalesef, hümanizm-liberalizm rüzgârlarıyla öyle saflaşmalar, aptallaşmalar, ahmaklaşmalar yaşanmaktadır ki bugün, vaktiyle kırk hançeri yenmiş kalleşe bile, "Bize saldırmazlar artık caanııım!" şeklinde bakılabilmektedir. Elbette, bu ham halimizden razı olmayan Rabbimiz de, bizi düşmanımız eliyle hırpalar-hırpalamıştır. Evet, zira, yine bu manayı destekler mahiyette söylenmiştir ki: “Zâlim yeryüzünde Allah’ın adâletidir. Allah onunla intikâm alır. Sonra ondan da intikâmını alır.” (bk. Keşfu’l-Hafâ, 2/64)
Cüneyt Zapsu'nun 2023 yılında MİAD'da (Malatyalı İşadamları Derneği) yaptığı konuşma da mezkûr hakikati doğrular niteliktedir:
"Ben, Sayın Cumhurbaşkanımız ile beraber, çok yakın çalıştım. İlk başlarda hele, neredeyse günde 18-19 saat. O sıralar anlaşamadığım bir tane önemli husus vardı. 2000’li yılların başları işte. Ben diyordum ki: 'Parayı savunma sanayiine değil, şuralara yatıralım.' Haklı çıktı. Hem de öyle haklı çıktı ki. Bunu da açıkça söyleyeyim. Ben bu kadar böyle anti-militarist, globalist bir adamım, haklı çıktı. Çünkü bizim şu anda savunma sanayimiz bu durumda. Tâ o zamanlar yatırımlar başladı. Rahmetli babam söylerdi. 'Ya baba komplo teorileri bunlar...' diye düşünüyordum. Babam, özür dilerim, öyle değil. Paramparça ederlerdi. 'Lübnan, Suriye, Irak, Libya... Bir de Türkiye...' derlerdi. Olur biterdi."
Cüneyt Zapsu'nun dikkatimizi çektiği 'yanılgı' aslında 'liberal emperyalizm'in bütün dünyaya zerkettiği bir afyondur. Batı, Asya'ya-Afrika'ya karşı, sadece kendi gücüne güvenmez asla. Ya? Bir de muhataplarının güçsüzlüğüne güvenir. Eğer onları silahsızlanmaya ikna ederse güçsüzleştirebilecektir de. Bu yüzden siyasetini bir 'barış ülküsü' olarak lanse eder. Öyle ki, işgal ânı gelip çatıncaya kadar, hedef tahtasındaki nâdânlar, kendilerine kurşun atılacağına dahi inanmazlar. (CHP ex-başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, S-400 hava savunma sistemlerinin alınmasına itiraz ederek, "Bize kim saldıracak?" diye sormasını hatırlayalım.) Hatta tornalarından geçen 'ismi müslüman' aydınlara nazar edin. Genelde savunma sanayiine kötü gözle bakarlar. Heba görürler. Sanki askerî harcamaların tamamı boşa gitmektedir. Hepsi yanlış yerlere sarfedilen kaynaklardır. Çöpe giden paralardır. Böyle görür-gösterirler. Batı, işte bu kem kayıtsızlığı sömüreceklerine enjekte ederse, artık iklimi hazırlamış demektir. Sonrasını, Allah memleketimizi de bilâd-ı İslam'ı da korusun çok, yaşayarak görürsünüz.
Üstelik 'savunma sanayiine harcananların boşa gittiği' iddiası nasslarımız itibariyle de yanlıştır. Yanlışlanmaktadır. Yani imanımıza zıttır. Evet. Zira, Cenab-ı Hak, Enfâl sûre-i celilesinin 60. ayetinde kısa bir mealiyle buyurmaktadır ki: "Onlara karşı gücünüzün yettiği her türlü kuvveti ve savaş için eğitilmiş atları hazırlayın—tâ ki, bunlarla Allah'ın düşmanını ve sizin düşmanınızı ve bunlardan başka Allah'ın bildiği, sizin ise bilemediğiniz düşmanlarınızı korkutasınız. Siz Allah yolunda ne harcarsanız, hiçbir haksızlık yapılmadan, onun karşılığı size ödenir."
Bakınız, ayet-i kerime itibariyle, savunma sanayii müslümanlara Allah'ın emridir. Ve Altay tankını üretmek de 'savaş için eğitilmiş atlar hazırlamak' mesabesindedir. (Ki mezkûr ayete benzer içerikte daha birçok ayet-i kerime de bulunmaktadır.) Hem de Rabbimiz ayetin ahirinde buyurmaktadır ki: "Karşılığı size ödenir!" Yani, sanki, böylesi çabaların da 'tam aksini savunur argümanlarla' engelleneceğini yahut da 'engellenilmeye çalışılacağını' haber verir gibi, "Böyle gayelere harcadığınızı asla ziyan etmem. Size fazla fazlasıyla döner. Kazandırır..." manası buyrulmaktadır. Nitekim bugün, yüzbin elhamdülillah, Türkiye'nin gelişen savunma sanayii, 'ihracaatından en çok para kazandığı' kalemlerden birisi haline gelmiştir. İlaveten, savunma sanayiinde yaşanan gelişmeler, diğer kalemlerde de çok berekete sebep olmaktadır.
Ayet bizim ayetimiz. Mana bizim manamız. Sır bizim sırrımız. Fakat gavurlar arkasını daha gayretli kovalıyorlar. Âlem-i İslam'a "Boşver bu işleri. Önemli(!) şeylere bak!" derken, kendileri, hiç durmadan silah üretiyorlar. Üretimlerinin çok bereketini de ticaretlerinde-siyasetlerinde görüyorlar. Hatta, Cüneyt Zapsu gibi zekâvetli isimler bile, itiraflarıyla, narkozun etkisinden ancak yıllar sonra ayılabiliyorlar.











