21 Ağustos 2013 Çarşamba

Kardeşlerimle hasbihal

Nurcu kardeşlerim, bugün hasbıhalim sizinle. Önce sizinle; çünkü siz, benim dilimden anlamalısınız. Bize bugün bazıları, yaşananlar karşısında, korkaklık ve rahatlık öğütlüyorlar. Oturmamızı, susmamızı, kardeşlerimiz kurşuna kafa atarken karışmamamızı talep ediyorlar. Onların gözlerimizin önündeki şahadetlerine ‘dış siyaset’ diyorlar, ‘yalnızlaşıyoruz’ diyorlar, ‘müsbet hareket değil, müdahil olmamalıyız’ diyorlar.

Kardeşlerim, kendimi maaliftihar içinizden birisi sayarak söylüyorum: Biz, bu korkaklığa layık değiliz. Bizim Üstadımız da bu korkaklığa layık birisi değildi. Bizim Peygamberimiz de bu korkaklığa layık değil. Bizim Kitabımız da korkaklığı öğütlemez. Bizim dinimiz de bu korkaklığa müsait değildir. Hatta bunların ötesinde, insan olmak bile, böyle bir korkaklığı kaldırmaz. Peki, bize bunu öğütleyenlerin midesi nasıl kaldırıyor da rahat rahat böyle cümleler kurabiliyorlar? İslam bu kadar izzetsiz mi? Nurculuk bu kadar iffetsiz mi? Kardeşlik denilen, kanı akarken en masum damlalarla kardeşinin, karşısına oturup “Yanlış yapıyorlar!” demek mi? “Bizi dinleselerdi!” diye söylenmek mi? Dinimiz, ‘dış sıyaset’ mi? İtikadımız, ‘reel politik’ mi? Neye iman ediyoruz biz? Neye teslim olduk? Neyin müslümanıyız? İmanımız, menfaatimiz mi?

Kardeşlerim, “Bediüzzaman olsa, insanları böyle sokaklara dökmezdi” diyorlar. Halbuki Üstad Hazretleri, bizzat kendisi, Divan-ı Harbi Örfî’de yargılandıktan sonra yollarda “Zalimler için yaşasın cehennem!” diye bağıran kişi değil miydi? “Bediüzzaman olsa, Suriye’de silahla mücadeleye izin vermezdi” diyorlar. Halbuki Birinci Dünya Savaşı’nda Rus ordularına karşı talebeleriyle silah kuşanan o değil miydi? Şam’a giderken yolda eşkıyalar etrafını kuşatılınca, eşkıyalar da müslüman olmasına rağmen, onlarla çatışmaya girdiği Tarihçe-i Hayat’ında yazmıyor mu? Zalime hakkı söylemek, ondan bize kalan miras değil mi? Peki, neden biz hakkı söylemeyi es geçiyor, sabrı tavsiyede bu kadar gayretli davranıyoruz?

Kardeşlerim, bunlar müsbet hareketi sadece susmak, susmak, susmak olarak görüyorlar. İtaat, itaat, itaat olarak algılıyorlar. Şiddetten mümkün mertebe sakınmayı, şiddete boyun eğme sanıyorlar. Siz Üstadın hayatını kaç kere okumuş insanlarsınız. Sizce Üstad, bu zalimlerin yaptığı katliamları sessizlikle değerlendirebilir miydi?

Bugün ümmetle kaynaşma veya küskünlükle hatırlanmanın eşiğindeyiz. Eğer bugün biz onlarla gamlarını paylaşmazsak, yarın onlar bizle hiçbir şeylerini paylaşmazlar. Bizi hayırla da anmazlar. Kardeşlerim, menfaatlerimiz zarar görür diye mi korkuyoruz? Siyasetimiz bu yüzden mi hatalı geliyor bize? Halbuki “Menfaat üzerine dönen siyaset canavardır!” diyen bizim Üstadımız değil miydi? Ne ara bizim değer yargılarımız değişti? Ne ara biz bu kadar siyasetperest olduk?

Kardeşlerim, eğer size pasifliği öğütleyenler; kendi enaniyetleri hakikati görmelerine perde olmuş, siyasete dahlolmakla kardeşliklerini unutmuş kimselerse, onları itaatsizliğiniz caizdir. Akıllarınızı, ağalarınızın cebinden çıkarın! Kim olursa olsun, kimden olursa olsun; Mısır’da, Suriye’de kardeşlerine destek olanlara destek olun. Vallahi, zulüm hep geçicidir. Bugünler geçer. Allahın azap günleri sayılıdır. Ondan sonra ne yapacaksınız? Kardeşleriniz sizi nasıl hatırlayacak? Siz onların nasıl yüzüne bakacaksınız? Bu ikrara benzer sükût, bu dilsiz şeytanlık yakışmıyor bizlere.

1 yorum:

  1. tekellüflü teviller yapmışsınız üstad. üstad hz'leri umum nur talebelerine yazdığı en son derstte müsbet hareketi ders vermiş. evvelki 4 kumandanlara karşı duruşuna karşı yeni duruşunu tavsiye etmiş.dahilde kılınç çekilmez. dahilde cihad manevidir demiş.islam deccaline dahilde kılınç çekmemiş. suriye'nin başı islam deccalinden daha mı ağır ki "kılınçla" halledilmeye çalışıldı ve buna kuvvet verildi. yazınız 2013 te yazılmış 7 yıl geçmiş ne düzeldi. üstad akıbete bakınız diyor. akıbet iyi mi şu an? diğer yazılarınızda çok istifade etmekle beraber bu noktada "sizin de özellikle farklı fikirler nur talebelerinden çıkmalı, bu ayrılık getirmek vb manalardaki yazılarınızdan kuvvet alarak- bu konuda yanıldığınızı ve yanlış düştüğünüzü düşünüyorum. selam ve dua ile.

    YanıtlaSil

Allah'ın 'aynısı' olunmaz 'aynası' olunur

"Hayatının sırr-ı hakikati şudur ki: Tecellî-i Ehadiyete, cilve-i Samediyete âyineliktir." 11. Söz'den. Mürşidim, Ramazan Risa...