25 Haziran 2014 Çarşamba

Alçaksınız!

Benim Fırıncı abiyi tanımam 2002 senesine rastlar. Nesil Yayınları'nın sevkiyatında çalışmaya başlamıştım aynı yıl ve aynı yıl Risalelerle yeniden tanışmıştım. Nurtaşı diye bilinen medreseye derse davet etmişlerdi beni. (Gitmek için davet gerekmediğini sonraları öğrendim.) Bir çarşamba günüydü. İlk kez böylesi kalabalık bir derse katılıyordum. Kapının yanında boş bulabildiğim bir yere oturdum. Dersi yapan Fırıncı abiydi. Daha doğrusu, yapanlardan birisiydi. Beni görür görmez yeni birisi olduğumu anladı. Ben de kendisini ilk kez görüyordum.

Ders bitti, ara verildi. O yaşlı adam, ta oturduğu yerden kalkıp üşenmeden benim yanıma kadar geldi. Ayağa kalkmama fırsat vermeden omuzuma bastırdı; yanıma diz çöktü, oturdu. "Hoşgeldin kardeşim, isminiz ne? Nesil'de mi başladın? Maşaallah. Biz de burada Üstadımızın eserlerini anlamaya çalışıyoruz beraber..." Bir hoşsohbet. Yüzü hep mütebessim. Benim Fırıncı abiyle tanışıklığım ta o zamanlardan kalma. İlk bu haliyle gördüm onu. Hep tatlı hatıralarım. Ama kime sorsanız onu böyle tarif eder sanırım: Cisme bürünmüş tevazu. Tarif edene göre cümleler değişse de içinde kesinlikle bu kelime geçecektir: Tevazu.

Kime sorsanız, dokunsanız onunla hatırası böyledir. Çocukla çocuk olan, elini kimseye öptürmeyen, önünde eğilen olursa ondan daha çok eğilen bir güzel insan. Bir seminere, derse, herhangi bir toplantıya geç kaldığında, kapıdan girdiği an, o civarda bir yere (genelde yere) oturmaya çalışan, kaldırılmaya çalışıldığında baskılara karşı direnen, 'afedersiniz, özür dilerim' gibi ifadeleri dilinden hiç düşürmeyen bir pir-i fani. Anlıyorsun yakîn ile: Bu alçakgönüllülük onda yapmacık değil. Damarlarına kadar işlemiş bir hal gibi. İkinci bir fikir geçmiyor sanki kafasından. "Böyle yapma abi" desen herhalde şöyle cevap verecek: "Başka türlü yapmanın imkanı var mı?"

Şimdi, bugün, Rotahaber'daki alçaklığa şahit olunca, öfkemiz daha bir şiddetli oluyor bu yüzden. Nasıl olmasın ki? Erdoğan'la el sıkışması esnasında eğilmesini 'elini öpmeye çalışmak' olarak lanse eden bu pisliklerin belli ki çektiklerin otun şiddetinden kafaları iyice döndü, ölçülerini de iyice yitirdiler. Sanrılar görmeye başladılar. Başta o sitenin sahibi Ünal Tanık olmak üzere, orada Fırıncı abiyle hukuku olan bütün zevat bilir ki; Fırıncı abi, elini sıkan herkese karşı eğilir. Biraz sırtındaki rahatsızlıktan, biraz tevazu 'ahlakı' olduğundan. Eğilir. Herkese karşı yapar bunu. Onunla muhatap olanlar her defasında şahit olurlar buna.

Fakat gelin görün ki; bu paralel fitneciler, bu haşhaşiler, bu ne olduğu belirsiz şer odakları böyle bir hadiseyi bile, sırf işlerine gelmediği için, 'Fırıncı abinin Erdoğan'ın elini öpmeye çalışması' olarak göstermeyi deneyebiliyorlar. Böyle bir iftirayı utanmadan, sıkılmadan atabiliyorlar! Ne diyelim: Beter olsunlar. Daha da beter olsunlar. Erdoğan'ın onlara yaptığı az bile. Ezsin geçsin şunları. Tozlarını bile bırakmasın yeryüzünde. Bırakmasın ki, böyle hainlikler etmesinler. Bugün Fırıncı abinin tevazusunu 'el öpmeye çalışmak' olarak çarpıtanlar; yarın gizli kamera da koyar, şantaj da yaparlar ve hatta yapmışlar zaten. Çünkü alçaklık onların kanında vardır. Allah'tan bizi tez zamanda bu alçaklardan kurtarmasını niyaz ediyoruz. Amin.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Allah'ın 'aynısı' olunmaz 'aynası' olunur

"Hayatının sırr-ı hakikati şudur ki: Tecellî-i Ehadiyete, cilve-i Samediyete âyineliktir." 11. Söz'den. Mürşidim, Ramazan Risa...