DEÜ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
DEÜ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Ocak 2022 Cumartesi

Cihat Kısa dilimizi neden anlamıyor?

Not: Bu bir yazı olarak kaleme alınmadı. Twitter'da meramımı anlatmaya çalışırken iş uzadı. Hacmi genişledi. Bir yazı sûretine büründü. Sûreti hatırına bloga da eklendi. Okuyanların bu gözle kusurumuzu bağışlamalarını dileriz.

Psikoloji-sosyoloji vb. bilimdalları da, tıpkı diğerleri gibi, sekülerleştirme arızalarından beri değildir. Üstelik bu bilimdallarında yorum diğerlerinden de aşkın bir fonksiyona sahiptir. Dini onlarla 'anlamlandırmaya' çalışmak semavî olanı arzîleştirmek sakıncasını doğurur. 'Sakınca' ile neyi kastediyorum? Seküler bilimlerin özelliği yaratıcıyı eşya içinde aramaktır. 'İktiran' zincirlerini 'hilkat' zinciri olarak tanımlamaktır. Sekülerizm herşeyin yaratıcısını yanında arar. 'Eşyadan aşkın yaratıcı' mümkün mertebe kaçtığı bir açıklamadır. 

Elmayı yaratan kimdir? Bunun cevabı İslam'da Allah'tır. Çünkü elmanın yaratılışını ancak bir ilah kaldırır. Ama botanik size bunun 'ağaç' veya 'ağaç-güneş-toprak ittifakı' olduğunu söyler. Cevabının haklılığını da saha verisiyle desteklemeye çalışır. Ağaç ekilirse elma verir. Ağacın ekilirse elmayı vermesi İslam'da yaratılışın kendisini açıklamaya yetmez. Bu 'hilkatin iktiran boyutunun' veya 'esbap dairesindeki tezahürünün' görünüşüdür. Şahitliğimize sığan kısmın 'işleyişi'dir. İşleyiştir. Yaratılış değildir. Yaratmaksa herşeyi kaldırmakla olur. 

Bir elmanın yokluktan çıkışı için gereken ilim-irade-kudret ne kadardır? Bunlar elmada, ağacında, toprağında, güneşte bulunmakta mıdır? İslam buna bakar. Cevabı buradan verir. Evet. Elmanın yokluktan çıkışı ancak bir ilah ilmi-iradesi-kudreti ile mümkündür. Daha azı değil. Ancak bu cevap seküler bilimde yanıttan sayılmaz. Zira işleyişte yardımını görmez. O elmayı garanti şekilde nasıl daha fazla elde edebileceğine bakar. İktiran sürecine dair bulguların dua-i fiilî ile daha sık kabule mazhar olması aklını başından alır. Duayı yaratmak sanrılar. 

Uzatmayayım: Yaratıcıyı sebepler içinde aramak hastalığı aynen onlar kadar psikolojide-sosyolojide de vardır. Bu nedenle bu iki bilimdalını merkeze alıp dini ona tâbi kılan semavî olanı peyderpey arzîleştirir. İlleti Allah olanları yerdeki illetlerle açıklamaya başlar. Şimdi, Cihat Kısa vb. isimlerde yaşadığımız sorunlar da bundan kaynaklanıyor gibi geliyor bana. Ortada mucize bir yaratılış var. İsa aleyhisselamın doğumu. Kısa, İsa aleyhisselama 'standart içi bir çocuk psikolojisi' çizmeye çalışıyor, halbuki Allah onu aşkınlaştırmış. 

'Babasının yoksunluğunu ömrü boyunca hissetmiş bir adam' portresi çiziyor. Kim diyor böyle olduğunu? Vahiy demiyor. Sünnet demiyor. Bunu Cihat Kısa'nın kulağına fısıldayan psikolojinin kalıpları. Batı'da çok filme de konu olan 'babasız büyüyen çocuk yalnızlığı sendromu.' Bir tık ilerisi: Bir çocuk babasız yaratılabilir mi? Cihat Kısa, sonradan reddetse de, dersinde bu kalıbın da aşılmazlığını hissettiriyor. Çözmesi gereken bir sorun var. Meryem annemizin masumiyeti. Şak diye ona da bir şerh düşüyor. "Beni bırakıp bir yerlere gidiyordun." 

Bu adamın görüldüğü kadarıyla dinin her yerinde boğulması kaçınılmaz. Zira, din semavî, bunun kalıpları arzî. Herşeyi arzda, arzın standartlarıyla, açıklamaya mecburiyet hissediyor. Benzer birşeyi mehdi meselesini sosyolojiyi merkeze alarak konuşanlarla da yaşıyoruz. Mehdi nereden çıkmıştır? Diyoruz ki: Hadislerden. Yani: "Kaynağı semavîdir!" diyoruz. Sosyolog bu açıklamayı sistemine oturtamıyor. Başlıyor: "Tarih boyunca her topluluk bir kurtarıcı hayaliyle yaşamıştır!" 

Ne yapıyor? Yaptığı semavî bir meseleyi arzın sebepleriyle açıklamak. Fakat bu açıklamanın da İslam'da bir yeri yok. Neden meleklere inanıyoruz? Neden kadere inanıyoruz? Neden peygamberlere inanıyoruz? Bu gibi soruların cevabı İslam'da "Çünkü tarih boyunca insanlar..." diye başlamaz ki. Yatayda açıklamayız biz. Dikeyde açıklarız. Neyse çok uzadı. Bitireyim: Bu bilimleri ilahiyatlarda, hem de merkezde oldukları bir şekilde, tedris etmek öğrencilerin semavî bakıştan arzî bakışa kaymalarını sonuç veriyor-vermektedir. Sahada yaşanan budur. Nefis de kolaycı. Bu metadoloji içine işledikçe semavînin yolları zor geliyor.

Allah'ın 'aynısı' olunmaz 'aynası' olunur

"Hayatının sırr-ı hakikati şudur ki: Tecellî-i Ehadiyete, cilve-i Samediyete âyineliktir." 11. Söz'den. Mürşidim, Ramazan Risa...