8 Eylül 2015 Salı

Allah sabredenlerle beraberdir, çünkü yalnız bırakılırlar

Cenab-ı Hak bize vahyinde sırlı bir şekilde hatırlatıyor: "Allah sabredenlerle beraberdir." Bugünlerde bu ihtarı daha kıymetli buluyorum. Çünkü/yine sabredenlerin yalnız bırakıldığı zamanlara geldik. İfratın veya tefritin muteber olduğu, itidalde olanların ise 'pasiflikle' suçlandığı zamanlar çaldı kapımızı tekrar. Korkumuz savaştan değil. Korkumuz ölümden değil. Ahirete inananlar için bunlar pasaporttan başka birşey sayılmaz. Korkumuz, hakkın yanında değilken ölmekten. İfrat edip doğrunun selametine zarar vermiş olmaktan. Allah'ın yanında birilerinin hakkıyla gitmekten.

Ebedî zararlardan korkuyoruz biz. Dünyamıza verilen zararlar, ona kazık çakmayı planlamadığımız için, kanımıza dokunmuyor. Aleyhimize görünmüyor. Tek dünyalı değiliz. Varlığımızı yalnız buradaki varlığımızla, lezzetimizle, saadetimizle, huzurumuzla, zenginliğimizle tanımlamıyoruz ki buranın esiri/delisi olalım. Ölenimize kahrolalım. Gidenimizle mahvolalım. Kahrolmak/mahvolmak inanmayanın hakkıdır. Tepe tepe kullanabilir. Biz, elhamdülillah, gayba iman etmeyi seçtik. Dünyaya artık ötesini hesaba katmadan bakamayız.

Dediğim gibi: Sabredenler kolay yalnız bırakılır. Hatta sevilmezler. Nefret kazanmazlarsa da alabilecekleri en büyük iltifat acımadır. Hainlikle itham edilmezlerse, gayretsizlik veya samimiyetsizlik suçlamasıyla teselli bulabilirler. Duygulara kapılmak daha kolaydır musibet zamanlarında. Ve duyguların sekr halini yaşamanın taliplisi çoktur. Aklın şalterini kapatıp öfkesinin/hüznünün kontrolüne kendisini bırakan insanlarla dolu her yanımız. Asr sûresinin anlattığı hüsran zamanları bir değil, beş değil. Dönüp dönüp tekrar yaşanan bir süreç 'husr'. Diller bıçak. Eller yumruk. Gözler kara. Onlara Allah'ı hatırlatmanızdan bile rahatsız olan imanlı insanlarla karşılaşıyorsunuz. Allah'ı hatırlatmanızı istemiyorlar, çünkü Allah'ı hatırlamak demek emir ve yasaklarını hatırlamak demek. Sınırları hatırlamak demek. Aşırıya gitmemeyi nasihatleyen vicdandaki o sesi uyandırmak demek. Bunu istemiyorlar. Herkes birbirine gaz vermede yarışıyor. Kan çağrısı bu zamanların en kolay işi. Akılda en geride olanlarımız yumrukları sıkılı en ileride koşuyorlar. Bu kalabalık nereye gider? Yolda ne kadar insaflı kalır?

Sabır, gayretsizlik değildir. Sabır, istikametli gayrettir. Bize en çok yapılan suçlama, yani 'gayretsiz/hamiyetsiz olma' ithamının altında yatan şey onlar gibi sarhoş olmamamız. Herşeyin sonunu hesap ediyor ve varacağı yerden endişe ediyor olmamız. Allah'ın yarattığına Allah'ın yarattığına gösterilmesi gereken bir incelikle/teenniyle muamele ediyor olmamız. Yoksa, Bediüzzaman'ın ifadesiyle sabrın üç çeşidi olan; günahlardan sakınmaktaki sabır, musibetlere karşı dayanmakta gösterilen sabır ve ibadetlere devamda sergilenmesi gereken sabır, bunlardan hiçbirisi 'gayretsizlik/hamiyetsizlik' ifadesi değil. Bunlar, sınanma vakitlerinde 'gayretin istikametini' yitirmemenin yöntemleri. Gemimizin denge direkleri.

Doğru, duygularının seni götürdüğü yerde olmayabilir her zaman. Aklın da her vakit doğruyu bulamayabilir. Ama Allah, şeriatı ile sana şaşmayacak olan hakikati bildirir. Merhamet, öfkeden daha az hata yaptırır. Ve sen sabretmekle kendi iradenin tercihinden vazgeçerek Allah'ın küllî iradesinin emrine tâbi olursun. "Şüphesiz Allah en doğrusu bilir!" hakikatinin hâl diliyle söylenişidir bu.

"Resim karıştı. Manzara karardı. Burada artık kendi amelimin/fikrimin selametine güvenmiyorum. Ona tevekkül ediyorum. Onun emrinin doğruluğu sorgulanmaz. Ama irademin beni çekip götürmeye çalıştığı yerin sağı/solu belli olmaz..." demektir bu aslında. Kolay olacak demiyorum. Eminim çoklar senden yüz çevirecek. Söylediklerinden, tavrından, hatırlattıklarından mutlu olmayacaklar, eminim. Yalnız da bırakılacaksın. İstenmeyen de olacaksın. Düşmana denk görüldüğün, hatta daha çok nefret edildiğin zamanlar da gelecek. Ama sen Allah Resulü aleyhissalatuvesselama öğretildiği gibi diyeceksin: "Eğer yüz çevirirlerse; de ki: Allah, bana yeter. Ondan başka hiç bir ilah yoktur. Ben Ona tevekkül ettim ve yüce arşın Rabbi de Odur.'"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Allah'ın 'aynısı' olunmaz 'aynası' olunur

"Hayatının sırr-ı hakikati şudur ki: Tecellî-i Ehadiyete, cilve-i Samediyete âyineliktir." 11. Söz'den. Mürşidim, Ramazan Risa...