İnsaf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İnsaf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Haziran 2015 Pazartesi

Ne olacak bu HDP'ye oy vermemiş Kürtlerin hali?

Seçim sonuçları bazılarımızı sarstı. Bazılarımızı daha iyi sarstı. 'İyi sarstı!' denilebilecek gruptayım sanırım. 12 yılın yorgunluğuyla bir oy kaybı bekliyordum. Ama bu oranda bir kayıp, hele hele Türkiye'nin koalisyona muhtaç olacağı bir kayıp, beklemiyordum. Bir de öyle bir kem tablo var ki karşımızda, bir 'tekrar seçim' olmadan düğümün çözülmesi mümkün görünmüyor. Fakat bundan da ötede, beni asıl üzen/yeise düşüren, Kürt seçmenin AK Parti'den vazgeçiyor oluşuydu. İşaretlerini görüyordum. "Sandığa gidince iş böyle olmaz!" diyordum. Ferasetin galip geleceğini umuyordum. Ama olmadı. Olmuşla ölmüşe çare yok. Şimdi, önümüzdeki tabloyu konuşmak gerek.

Bu tablonun en ağır darbesini milliyetçilik bağlamında tüm Türkiye'ye vurduğu kanaatindeyim. Seçimden evvel de twitter'da ve facebook'ta beni takip edenlere anlatmaya çalıştım: Bu ülkede barışın teminatı HDP, MHP ve CHP çizgisi değildir. Bu ülkede barışın teminatı DP'den AK Parti'ye uzanan çizgide Kürtlerin ve Türklerin birleşmiş, beraber yaşamaya niyet etmiş iradeleridir. Şimdiye kadar böyleydi, bundan sonra da böyle olacak inşaallah. Fakat şu son seçim DP'den AK Parti'ye kadar uzanan bu 'buluşturucu' çizginin büyüsünü büyük oranda bozdu. Yüzler asıldı. Telafisi mümkün mü? Elbette. Önümüzdeki seçimde Kürt seçmenin oyu tekrar AK Parti'ye dönerse mümkün. Fakat ya dönmezse?

Dönmezse, kimse kusuruma bakmasın ama, ben karamsarım. Ülkenin gerilimli ortamında, bu kadar ağır bir milliyetçi dile sahip siyasetinde, eğer bu dil ve gerilim bir nebze yumuşuyorsa bunun sebebi hem Kürt hem de Türk oylarını alan partiler sayesindedir. Ve bu oyların en yüksek oranda buluştuğu parti ise AK Parti'dir. Hadi, parti ismi konuşmayalım, bu çizgidir. Eğer bu çizgide buluşan Kürt ve Türk oyları bir daha biraraya gelmezse; sadece Türklerin veya sadece Kürtlerin oylarını almış partilerin birbirilerine karşı daha saldırgan, daha agresif bir dil kullanmalarını ne engelleyebilir? Hatta bu dilin daha sık bir şekilde etnisiteye vurgu yapması kaçınılmaz olur. Siyasiler kendilerini tutmaya çalışsalar da, bu partilerin seçmenlerinin birbirlerine karşı ırkçılık yapmalarını ne durdurabilir?

Şener Aktürk Hoca'nın Türkiye'nin Kimlikleri kitabında yaptığı çok güzel bir analiz var. AK Parti'nin Kürt haklarına karşı duyarlılığını ve barış sürecinin Milli Görüş çizgisinin Kürt vatandaşlardan aldığı destekle ilgisini analiz ediyor orada. Diyor ki mesela: Bu çizgiden gelen partiler Batı ve Orta Anadolu'da kalesi olduğu düşünülen yerlerde bile düşük oy aldıklarında Doğu'da yüksek oy aldılar. Bu da ister istemez onları Kürtlerin sorunlarına daha duyarlı yaptı. Nitekim merhum Erbakan'ın Kürtlerin varlığı ve haklarıyla ilgili ilk açıkça kelam eden siyasilerden olduğu malumdur. Elbette bu çizgiden yetişen isimlerin ağırlıkla yeraldığı AK Parti'de de Kürt haklarına karşı bir duyarlılık miras kalmıştır.

Fakat bugün, bu seçim sonuçlarıyla bu duyarlılığın altına bir dinamit koymuş olduk. Tabii ki, AK Parti içindeki ehl-i basiret, ehl-i kemal insanlar bu duyarlılığın bir seçim sonucuyla sarsılmaması ve korunması gerektiğini söylüyorlar. Ancak Türkiye gibi Türk milliyetçiliğinin yerleştiği bir ülkede, Kürt oyları onlardan uzaklaşıyor olduğu halde, daha ne kadar dayanabilirler? Çatlak sesleri ne kadar bastırabilirler? Daha da acısı, eğer iki halkın oylarının buluştuğu parti büyüsü bozulursa, AK Parti içindeki Türk seçmenin Kürtlere karşı hissettiği duyarlılık (ki her şekilde CHP ve MHP seçmenine fark atar bu konuda) ne zamana kadar korunabilir? Bence bu noktada Kürtler olarak takkemizi önümüze koyup tekrar düşünmeliyiz. Milliyetçiliğe prim vererek neyi bombalıyoruz, gerçekten farkında mıyız?

Tabii genç Kürtler yahut tuzukuru Kürtler bu sözlerimle alay ederler. Belki beni ezik de bulurlar. Fakat bugün en fazla Kürdün yaşadığı İstanbul gibi bir şehirde ayakta durmaya, hayatta kalmaya çalışan bir Kürdün, Türklerle yaşayacağı gerilim kaçının umurundadır? (Kaçı bu gerilimin farkındadır?) Benim umurumda. Böyle birçok arkadaşımdan üzüntü dolu, keder dolu mesajlar alıyorum. Bulundukları her ortamda Kürtler hakkında kem sözler işittiklerini ve çok üzüldüklerini/yıprandıklarını anlatıyorlar. Yanlış anlaşılmasın, oylarını HDP'ye vermiş de değiller. Fakat bu eleştiriler HDP'li/HDP'siz ayırmıyor ki. Kürtler diye başlıyor, Kürtler diye gidiyor maalesef.

Kandil'de yaşayanın bunu anlaması mümkün değil. Yaptığı açıklamalar anlamadığını ve hatta umursamadığını da gösteriyor zaten. Ama Selahaddin Demirtaş'ın veya HDP'lilerin biraz daha duyarlı olması lazımdı. Ne yazık ki, Demirtaş'ın bizi getirip sapladığı nokta da CHP veya MHP'den çok farklı olmadı. Erdoğan düşmanlığı en çok tutan argümanı. AK Parti neredeyse, onlar karşısında. Bu demektir ki; Selahaddin Demirtaş da metropollerde Türklerle birlikte hayatta kalmaya çalışan Kürdü umursamıyor. MHP'yle bile sıcak baktığı koalisyona (ki alabildiği tek şey hakarettir) AK Parti'yle sıcak bakmaması bunun bir delili. Peki, ben soruyorum şimdi: Ne olacak HDP'ye oy vermeyen Kürtlerin hali? Hadi vermiş olsun, ne olacak bu insanların siyasetten çözüm beklentisi? Ortalığı gerdikçe germek, Erdoğan'a/AK Parti'ye veya Türkiye'ye eline geçen her fırsatta atar yapmak, Türkiye'de yaşamaya azmetmiş Kürtlere "Ya benimsin ya toprağın!" demek mi? Kürt siyasetinin yarını düşündüğünü görebilecek miyiz?

Buradan AK Parti'li kardeşlerime de şöyle seslenmek istiyorum: İçinizdeki MHP'linin uyanmasına fırsat vermeyin. İnşaallah bu seçim sonuçları değişir. Hem değişmese bile yine de bu iradeden vazgeçmemiş benim gibi pekçok Kürt var. Onların hatırına içinizde asabiyet-i cahiliye uyandırmaya çalışanlara fırsat vermeyin. Uzun vadede elbette haklı olan kazanacak. Sizi MHP'ye giden oylardan ziyade HDP'ye giden Kürt oylarının üzdüğünü biliyorum. İnkisar-ı hayale uğradığınızı hissediyorum. Anlamlandıramadığınızı, hakları konusunda verdiğiniz desteğe rağmen neden HDP'yi seçtiklerini çözemediğinizi idrak ediyorum. Fakat kardeşliğin bir yanı sabırdır. Hangi aile vardır ki, kardeşler hiç anlaşmazlık yaşamamış olsunlar. Elbet bu kara bulutlar da dağılacak. İmanımız bize 'birbirimiz hakkında da' iyimser olmayı emrediyor.

Allah'ın 'aynısı' olunmaz 'aynası' olunur

"Hayatının sırr-ı hakikati şudur ki: Tecellî-i Ehadiyete, cilve-i Samediyete âyineliktir." 11. Söz'den. Mürşidim, Ramazan Risa...