Kurban Bayramı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kurban Bayramı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Temmuz 2022 Cuma

Kurbanıma laf eden bari vejetaryen olsa!

Bir kurban bayramını daha geride bıraktık muhterem kârilerim. Hamdolsun. Cenab-ı Hak tekrarını nasib eylesin. Âmin. Hem de Türkiye müslümanlarına güç-kuvvet versin. Yok. Yanlış anladınız muhterem kârilerim. Güç-kuvvet duası 'kaçan boğaları kovalamakla' veya 'kaçamayanları kıbleye yatırmakla' ilgili değil. Ona bir şekilde muvaffak oluyoruz zaten. Bin yıllık tecrübemiz var. Değil mi ya? Hey yavrum hey! İspanyollar boğadan kaçar boğalar da bizden. O kadar. Bayram sporu sayarız onu. Kavurmasını yemeden kalorisini yakarız yani. Neyse. Asıl tecrübesiz olduğumuz konuda Hak Tealanın yardımına muhtacız. Nedir? Artık geleneksel hale gelen, yani ki her kurban bayramında yaşadığımız, 'Allahsızların Allahlık taslaması' dramıdır. Evet. Müslümanlara güç-kuvvet daha çok bu alanda lazım şimdilerde.

Diyeceksiniz ki: "Be Ahmed ne abarttın! Hele sen Hindistan coğrafyasına bak. Oradaki müslümanlara yaşatılanlara bak. Onlarınki yanında seninki dert mi ki?" Doğrudur muhterem kârilerim. Hindistan müslümanlarının yaşadıkları yanında yaşadıklarımızın çok bir hükmü yoktur. (Allah yardımcıları olsun.) Fakat yine de âdemoğlunun kanına dokunmaktadır. Nihayetinde burası özbeöz bilâd-ı İslam'dır. Hinduların çoğunlukta olduğu bir yer değildir. Yani ki müslümanlar Türkiye'de esir değildir. Azınlık değildir. Mülteci değildir. Vatanın asıl sahipleridir. Hadi, dün secde ettiği sarı tosunu, ertesi gün müslümanın kıyma tenekesinde görünce hinduların şafağı atmaktadır. Peki bizim Allahsızların şafağı kimedir-neyedir? Öyle ya. Kurbanıma laf eden bari vejetaryen olsa! Bunlarda vejetaryenliğin 'v'si de yoktur.

Evet. Yanlış duymadınız. Hangisinin mazisini şöyle bir tarasanız bir kebapçının kartviziti çıkar. Olmadı bir balıkçıda poz verilir. Daha olmadı 'Kendin pişir kendin ye'de boyverilir. Yani bunların kurban husumetinin hindularınki kadar bile saygı duyulacak yanı yoktur. Hindu, öküzlüğünün gereği olarak, taptığı öküzün etini yemez. Bâtıl itikadında bir tutarlılık sahibidir. Bizimkiler kurbanın kavurmasını da kaşıklarlar. Hem şöyle ikircikli bir yanları daha vardır:

Gündelik hayatı tastamam bir Allahsız olarak yaşamaya devam ederler. Hatta bununla övünürler. Oruç tutmazlar. Namaz kılmazlar. Kur'an okumazlar. Yanlarında hasbelkader 'Allah' diyene aldırmazlar. (Belki epeyce rahatsız olurlar.) Lakin iş müslümanların bunları yapmasına geldi mi (mesela, ramazana erişildi mi, kurban bayramına kavuşuldu mu, hac mevsimine yetişildi mi) Allahsızlığı bir kenara bırakıp müslümanlara Allahlık taslama görevini de üstlenirler. Yani inanmadıkları dinin de, hâşâ, Allah'ı onlar olmaya çalışırlar. Hem de nasıl! Oruç tutulacaksa nasıl tutulacağını da onlar söylerler. Bayram kutlanacaksa nasıl kutlanacağını da onlar anlatırlar. Hacca gidilecekse nasıl gidileceğini de onlar tembih ederler.

Elbette bu psikolojinin altından 'sosyal darwinizmin' kokusu yükselmektedir. Hastalığın özeti şudur: Bu insanlar 'doğrusal tarih anlayışları' gereğince müslümanların evrimin daha aşağı bir katmanında kaldığını düşünürler. Onlar basit varlıklardır. Varoşlardır. Köylülerdir. Maymunluktan pek az çıkmışlardır. Ama kendileri? Kendileri öyle midir ya! Konken bilirler. Vals ederler. Salsa sallanırlar. Başkalarından karılarını-kızlarını da sakınmazlar. Hoş, batılı insanlar kadar onlar da 'insan-üstü'leşememişlerdir ya, olsun. En azından yolunda giderler. Tuvaletlerinden taharet musluğunu çoktan sökmüşlerdir. Küvetlerindeki durgun suyla şıpşıp yıkanmışlardır. Rakı bardağıyla poz da vermişlerdir. Bunlar elbette onları üst-insan sınıfına yaklaştırmıştır. Müslümanlar doğrudan batılılardan sufle almadıklarına göre bir de. O zaman iş başa düşmüştür. Nasihati onlar vereceklerdir. Köylü kızları plaj hayatına hazırlanacaktır.

Halbuki standart müslüman mevzuun 'kendisi kalmak' olduğunu bilir. Dünya imtihanında muvaffakiyet her zurnaya köçek olmakta değildir. Ya? Aleyhissalatuvesselam Efendimizin öğrettiği sünnet üzerine yaşamaktadır. Bizde değişmesi gerekenleri birdörtyüzyıl önce gelip o değiştirmiştir zaten. Cahiliyeden bilgeliğe o taşımıştır. Bunda sonra müslüman için yakîn gelinceye kadar korunması gereken sabiteler vardır. O sabitelerden birisi de kurbanıdır. Kestiğinde kimliğini korumuş olur. Bediüzzaman da ibadetler hakkında der ki: "İmanî hükümlerin takviye ve inkişaf ettirilmesi ancak tekrar ile teceddüd eden ibadetle olur." 

Müslümanlar neden hindular gibi öküzleri kutsamamaktadır? Neden hayvanlarla ilişkilerinde şefkatlerini korudukları halde ifratları yoktur? İşte bu eşikte istikametlerini  sağlayan eğitimi kurbanda bulabilirsiniz. Mürşidim de başka bir yerde aynen öyle der:

"Mısır kıt'ası, kumistan olan Sahrâ-yı Kebirin bir parçası olduğundan, Nil-i mübarekin feyziyle gayet mahsuldar bir tarla hükmüne geçtiğinden, o cehennem-nümun sahrâ komşuluğunda şöyle cennet-misal bir mevki-i mübarekin bulunması, felâhat ve ziraati, ahalisinde pek mergup bir surete getirmiş ve o sekenenin seciyesine öyle tesbit etmiş ki, ziraati kudsiye ve vasıta-i ziraat olan bakarı ve sevri mukaddes, belki mâbud derecesine çıkarmış. Hattâ, o zamandaki Mısır milleti, sevre, bakara, ibadet etmek derecesinde bir kudsiyet vermişler. İşte, o zamanda Benî İsrail dahi o kıt'ada neş'et ediyordu; ve o terbiyeden bir hisse aldıkları, 'icl' meselesinden anlaşılıyor. İşte, Kur'ân-ı Hakîm, Hazret-i Mûsâ aleyhisselâmın risaletiyle, o milletin seciyelerine girmiş ve istidatlarına işlemiş olan o bakarperestlik mefkûresini kesip öldürdüğünü, bir bakarın zebhiyle ifham ediyor. İşte şu hadise-i cüz'iye ile bir düstur-u küllîyi, her vakit, hem herkese gayet lüzumlu bir ders-i hikmet olduğunu, ulvî bir i'câz ile beyan eder."

Musa aleyhisselam, İsrailoğullarına öyle bir inek kestirdi ki, bir daha ineğe tapmadılar. Maşaallah. O yaralarından şifa buldular. Kurtuldular. Belki sen de her sene böylesi bir ibadetle içindeki birçok kaymadan-yaradan kurtuluyorsun. Olamaz mı? Olur elbette. Ama lütfen kavurmasını yeyip sonra müslümanlara Allahlık taslayanların sözlerine kanma. Onların derdi seni müslümanlığının sabitelerinde tutmak değil. İnsanlığının ayarlarıyla oynamak! Belini ayıya çiğnetirsen, elbette omurlarının başka şekle girdiğine şaşırmayacaksın, vesselam.

Allah'ın 'aynısı' olunmaz 'aynası' olunur

"Hayatının sırr-ı hakikati şudur ki: Tecellî-i Ehadiyete, cilve-i Samediyete âyineliktir." 11. Söz'den. Mürşidim, Ramazan Risa...