28 Aralık 2014 Pazar

Güya Allah'ı takdis ederken...21: Abese sûresiyle yapılmak istenen

Üslûbunu benim de beğenmediğim oluyor, ama Cübbeli Ahmed Hoca hakkında birşeyi yeterince takdir etmediğimizi düşünüyorum. Aşırı da olsa, ifrat da etse, sert de gelse ümmet adına tehlikeli olabilecek şeyleri sanki ilk o hissediyor. İslamoğlu konusunun da buna karine olduğunu düşünüyorum. Mustafa İslamoğlu söyleyeceklerini/söylediklerini yine söylerken, Nur talebelerinin bir kısmı dahi ona sempati ile bakıyordu. (Ben de dahil.) Hatta bazı Nurcu kurumlar kitaplarının satışını bile yapıyordu. (Radyo programı yaptırmak isteyenler de olmuş, bunu sonradan duydum.) Ancak daha o dönemlerde Cübbeli Ahmed Hoca sert şeyler söylüyordu İslamoğlu hakkında. Gün geçti, devir döndü, biz de Cübbeli Ahmed Hoca'nın lafına geldik. Çünkü hakikaten adam o gün 'büyütmeyelim' dediğimiz söyleminde ifrat etti, en son dilini bize de iliştirdi. Neredeyse dinden çıkardı.

Bundan evvel, dinler arası diyalog meselesinde, Cübbeli Ahmed Hoca, sert bir şekilde Gülengilleri eleştirirken de biz "Yahu bu da herkese çatıyor!" diyorduk, rahatsız oluyorduk; fakat ne oldu? Yine Cübbeli Ahmed Hoca haklı çıktı bence. Evet, üslûbunda o dönem sertlik vardı, ama hakikat yok muydu? Ne yazık ki, üslûbuna takılıp sözünün hakikatine bakmadık. Ben azından bugün bu örneklerle birlikte takkemi önüme koyup 'hocanın hakkını hocaya' vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Bunu en azından kendi adıma düşünüyorum. Yazım kendisine kadar ulaşır mı bilmem, ancak ulaşırsa, hakkında "İfrat ediyor!" gibi laflar ederek ettiğim gıybet ve eleştirilerden dolayı helallik isterim. Demek sünnetteki salabeti onun ferasetini arttırıyormuş.

Abese sûresi mevzuuna gelelim. İslamoğlu'nun Abese sûresinin ilk ayetindeki kişinin Velid b. Muğire oluşu üzerine yaptığı tefsir (hoş, yalnızca o yapmıyor, o taifesi hep böyle yapıyor) ve 'kibirli adam' şeklinde yaptığı tevil; Cübbeli Ahmed Hoca tarafından "Hz. Peygamber aleyhissalatu vesselama 'kibirli adam' diyor!" şeklinde lanse edildi. Bu yanlış. Mustafa İslamoğlu'nu artık günahım kadar sevmesem de kastettiğinin Peygamber Efendimiz olmadığını kendisi beyan ettiği bir meselede ona iftira etmek istemem. Ancak yine Cübbeli Ahmed Hoca'nın bu noktadaki hassasiyetinin boş olmadığını düşünüyorum. Evet, meseleyi çarpıtıyor, ancak oradan yapılan bir saldırıyı hissettiğinden bunu yapıyor bence. Fakat savunma haklı da olsa meşru dairede kalmak zorundadır.

"Bu saldırı nedir?" derseniz, onu da Dr. Mehmet Okuyan'ın yine Hilal TV'de yaptığı Tefhimu'l-Kur'an programın sırasında farkettim. Bu zümre, Kur'an'daki bir ayete dair kendilerinin yaptığı bir yorumu esas alıp, diğer bütün yorumların dalalette olduğunu ima eder tarzda tefsir yapıyorlar. Yani Bediüzzaman'ın ehl-i sünnetin mesleğine uygun olmadığını tekrar tekrar söylediği "Hak yalnız benim mesleğimdir!" söyleminde devam ediyorlar. Mesela bundan daha önce bir yazımda da alıntıladığım "Sen olmasaydın, âlemleri yaratmazdım!" hadis-i kudsîsini yorumlarken İslamoğlu diyor ki: "Buna hadis demek, Allah'a ve Resulüne hakarettir." Yani demek istiyor ki: "Buna hadis diyenler (başta İmam Gazalî olmak üzere) Allah ve Resulüne hakaret ediyorlar." Bu da aslında demek ki: "Bunu böyle söyleyenler dalaletteler." Bu da ilginç bir tekfir metodu, ima ile tekfir. İşte bunun benzerini Dr. Mehmet Okuyan da Abese sûresinin izahını yaparken söylüyor. Diyor ki: Yüzünü eşkiten, haşa sümme haşa, Peygamber Efendimiz değildir.

Tamam, sen öyle tefsir etmiyor olabilirsin, öyle tefsir edenleri beğenmiyor da olabilirsin, ama şu 'haşa sümme haşa' ne Allah aşkına? Ne demek istiyorsun? Mert ol, açıkça söyle. Sence, bu ayeti Peygamber Efendimiz aleyhissalatu vesselam diye tefsir edenler dalalette mi? Allah Resulünün ismetine mi halel getiriyorlar? Ne demek, haşa sümme haşa? Ne ile suçluyorsun bizi?

Bu bence çok önemli bir ayrıntı kardeşlerim. Biz hep bu noktada ıskalıyoruz olayı. Adamlar, ehl-i sünnet ekolünde olduğu gibi, Kur'an ve sünnetle çelişmediği sürece farklı yorumların dalalet olmayacağını düşünmüyorlar. "Yalnız benim mesleğim güzeldir" demeye kendilerinde hak buluyorlar. Halbuki Bediüzzaman'ın ifadesiyle "En güzel benimdir" demeye hak var en fazla. "Yalnız benim mesleğim güzeldir" demeye hak yok. Eğer ehl-i sünnet böyle olsaydı, bu kadar hak mezhep, bu kadar hak tarikat birbirinden farklı bu kadar ekol/zenginlik bir arada nasıl bu dairede kalabilirdi? Ama bunların açtığı çığır hayır değil. Bunlar ufaktan ufaktan, çaktırmadan çaktırmadan ehl-i sünnetin kanaatlerini dalaletle suçluyorlar. "Bulandırma denizi, uyandırma kerizi..." tarzı hafif hafif yapıyorlar bunu. Halbuki varmak istedikleri nokta açık: 14 asırdır bir ayet-i kerimeyi dahi yanlış yorumlayan bu insanların dini elbette 'uydurma din'dir. Elleri, dilleri, içtihadları güvenilir değildir. Kapılmayın onlara, dini bizden dinleyin.

Daha komik olansa, aynı programda, ilgili ayetlerde Peygamber Efendimizin aleyhissalatu vesselamın uyarıldığını da kabul ediyor Mehmet Okuyan. Hatta İbn-i Mektum'u (r.a.) gördüğünde Efendimizin kendisi nedeniyle uyarıldığını zikrettiğini de naklediyor. Ama nedense ilk ayette kastedilen o değil diye tutturuyor. Yani Efendimiz aleyhissalatu vesselamın uyarıldığı kesin. Ama niye uyarıldığı bunlarca meçhul. Yüzünü eşkiten de o olmadığına göre, o halde neden uyarıldı peki? Bunu da zorlu bir teville izah ediyor kendileri. İnsanlık hali olarak Efendimiz, Velid b. Muğire'nin çekip gitmesine üzülmüş. Ah be hoca, madem buraya kadar kabul ediyorsun, bir adım daha gelip Efendimizin bu üzüntü sebebiyle yüzünün şeklinin değişebileceğini de kabul etsene?

Ama olmaz. Bunu kabul ederlerse, ehl-i sünnete çakacak bir malzeme çıkmaz o zaman. Ne yapacaklar peki? Peygamber Efendimizi (kendilerince/güya) tenzih ederken ehl-i sünnete de '14 asırdır ayeti yanlış tefsir ettikleri' çamurunu yapıştıracaklar. Gördün mü bak, nasıl bir taşla iki kuş? Hem de bu sayede, ümmetin, Efendimize duyduğu muhabbeti kullanıp, bu yorumu yapmış müfessirlerin kafasına da bir kılıç çalacaklar. Onları 'sapkınlıkta' gösterecekler. Kardeşlerim, oyun büyük. Hüsnüzan edilmeyecek dolaplar dönüyor. Cübbeli Ahmed Hoca da bence bu tehlikeyi hissettiğinden agresif tepkiler veriyor. Üslûbuna takılmayıp bundan kelli endişelerine biraz daha kulak verelim, vesselam.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Allah'ın 'aynısı' olunmaz 'aynası' olunur

"Hayatının sırr-ı hakikati şudur ki: Tecellî-i Ehadiyete, cilve-i Samediyete âyineliktir." 11. Söz'den. Mürşidim, Ramazan Risa...