Ezgi Mola etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ezgi Mola etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Haziran 2022 Çarşamba

Ezgi Mola da istemez ki Tuğçe Kazaz 2x2=4 desin

Türkiye'nin Big Brother'ı kimdir? Cevabı sarih vermeye kalkarsak başımıza 5816'dan acayip işler açılır. Gençliğimizin baharında hapislerde çürümeye gerek yok. Onu geçelim. Rejimin bekçilerini daha az rahatsız edecek başka bir başlık açalım: Orwell'ın 1984'ünü okuyanlar 'Gerçek Bakanlığı'nı da tahattur edeceklerdir. Bu 'Gerçek Bakanlığı' nam kurum dönem siyasası tarafından gerekli görülenleri halk için ezelî hakikatler kılar. Tabii şimdi bu cümle size tuhaf geldi. Gerekli görülenin ezelî hakikat kılınması nasıl olur şaşırdınız. Şöyle açayım:

Karaütopyanın seçimsiz iktidarını elde etmiş isimler nasıl şekillenmesini isterlerse tarih-hafıza o şekilde güncellenir. Halkın alfabesini mi değiştirmek istiyorsunuz mesela? Tarihleri boyunca hiç kullanmadıkları, hatta o alfabeyi kullananlarla hep savaş halinde oldukları halde, latin alfabesini 'Türkün öz alfabesi!' diye yutturabilirsiniz. Aman, ne yapıyoruz, konuyu yakın tarihimize çekmemek lazımdı. Bunlar istikbal karartır konular. Orwell 1984'ü yazmış sadece. Bizse yaşayıp bugünlere kadar geldik. Hey yavrum hey. Yazan mı bilir yaşayan mı? Elbette... 

Neyse. 1984 ile 1924 yakın rakamlar. Hafızanın da aldatılmayı önleyici bir yanı var. Birisini aldatmak isterseniz sadece 'ahmak' olmasıyla yetinemezsiniz. Ya? Hafızasız da olmalıdır. Yahut da şöyle söylemeli: Hafızası yeniden yazılmaya müsait olmalıdır. Hakkınızdaki sabiteleriyle oynayamadan dolandırdığınızı tekrar dolandırmak mümkün olmaz. Mü'min bir delikten iki kere sokulmaz. Ancak ahirzaman fitnesinin öyle tuhaf bir mahiyeti vardır ki, mü'min bir delikten bir, iki, üç... hatta düzinelerce kere sokulabilir. Nasıl? Çünkü sokulduğunu hatırlamaz. Hatta sokulduğunu "Paşam ne güzel öperdi öyle!" işvesiyle bile anımsayabilir. Olmaz demeyin. Şansınızı deneyin. Milli Piyango'ya gitmeyin. Yakın tarihi gözden geçirin. Bu millet 'kuruldum' dediği yerden kaç kare 'dağıtılmış'tır da hepsini sevgilisinin bûsesi sanmıştır. Çünkü hafızayı yöneten algıyı da yönetir. Aklın aldatılmaktan kurtulmak için doğru tecrübeye ihtiyacı var. Doğru tecrübenin tutulduğu mahzeni patlatırsanız, evlat, babasını kesen adamı 'kahramanı' gibi görmeye başlar. Mahzende kayıtlar değişmiştir çünkü. Artık baba 'baba' değil 'evdeki eşkıya'dır.

Osmanlı padişahları da çok hain adamlardır ha. Tabii ya. Cık, cık, cık. Daha neler neler. Türkiye'de 'Resmi Tarih' denilen şeyin yazım süreci de, işte, 1984'ün 'Gerçek Bakanlığı'nı hatırlatır bana. Ulan nasıl olmuştur da 40. kuşak torun 39 dedesine birden düşman edilmiştir? Bunu kurcalamak yürek ister. Çünkü işin ucu gider 5816'ya dolanır. Rejimin bekçileri öyle çok laga luga istemezler. Dersim'de olanlara sevinmeyen 'Yallah İran'a gider. Şapka kanunu için alınan kelleleri hatırlayan-hatırlatan 'Yallah Irak'a yolculanır. Ezgi Mola bile Tuğçe Kazaz'ın hukukî memnuniyetsizliğinden memnun olmaz. "Yallah Arabistan'a çeker hemen. Neden? Çünkü pişirilmesinin üzerinden neredeyse yüzyıl geçmiş aşa su katılıyordur. Hatırlanması istenmeyen hatırlatılıyordur. Hatırlanmasını istenmeyeni hatırlayan-hatırlatan büyüyü bozar. Yüzyıllık efsun yarayı gül sanmakla ayakta duruyor a canım. Birlik ve beraberliğe en muhtaç olduğumuz zamanlarda böyle şeylere ne gerek var? Gemi bir şekilde yüzüyor işte. Eh, hepimiz de aynı gemideyiz. İyi de ağam bu gemi nereye gidiyor? Amistad'ın ruhu şâd olsun. Köle olarak satılmaya götürüldüğüm her tahta parçasında "Batsın bu dünya!" demeye hakkım yok mu?

Geçmişini unutan kimliğini de unutur. Hatta bir tesettürlü kızcağızımızın yakınlarda yaptığı gibi başörtüsü hürriyeti için CHP'ye teşekkür eder. Eder efendim eder. Kimsenin paşa gönlüne karışılmaz. CHP zaten gönülleri paşalardan tarafa çekmekte pek mahirdir. Hatta derler ki: Yağmur ne yana yağarsa CHP de tarlayı o tarafa çeker. Sözgelimi: 3. Köprü'nün yapılmasına yapılana kadar karşı çıkar. Ama yapıldıktan sonra iş faydaya döndüğünde CHP ezelden beri 3. Köprü'yü istemiş olur. Yeni havalimanına son taşı konuluncaya kadar muhaliftir. Ama bitip işlemeye başladı mı CHP'den daha fazla onu isteyen-dileyen olmaz. Hatta bir yerde, belki fazla kaçan kaçak rakının tesiriyle, "Ulan onları yapan millet değil biziz!" diye bir nâra da koparırlar. Gülmeyin arkadaşlar, küçük görmeyin, müşterisi vardır bunun. Hemen Gerçek Bakanlığı tarafından, estağfirullah, Resmi Tarih tarafından yapbozlanmaya alışmış kafalarda Windows yeniden başlatılır: Bütün bunları en başından sonuna kadar yapan hep CHP'dir. Peki CHP nedir? Cumhuriyet Halk Partisi. Orwell'ın 1984'ünde bir de 'Karşıt Söylem' diye birşey var. 

Karaütopyanın sahipleri, aslında ne olurlarsa olsunlar, kendilerini oldukları şeyle değil idealdeki tersiyle isimlendirirler. Ülkeyi 27 yıl seçimsiz-cumhursuz yönetmiş, sonrasındaki bütün halk karşıtı cuntaların da çanak tutucusu olmuş, vesayetlerini muhafaza etmiş 'tek parti'nin ismi de manidardır. Ama arkadaşlar, siz de çok oluyorsunuz, insan gerçekleri öyle tabelasına yazıp gezemez ya. Olan olmuş. Ölen ölmüş. Olmuşla ölmüşe çare yok. Peki hatırlamaya gerek var mı? 

Yazının çıkış noktasına ancak geliyoruz. Evet. Söyleyip bitirelim: Bir zamanlar Bediüzzaman'ın eserlerinin 'iki yanlılığı' beni bir miktar afallatırdı. Mesela: Şualar imanî meseleler ile başlayıp bir yerde Bediüzzaman'ın ve talebelerinin mahkemelerde yaşadıkları şeylere, orada yaptıkları savunmalara, yazılmış metinlere dönerdi. Derdim kendi kendime: Bunlar neden ayrı ayrı eserler olmamış? Onları al götür bir yere koy. Olsun başlığı: "Bediüzzaman ve talebelerinin yaşadıkları..." Diğerlerini derle topla. Olsun başlığı: "Risale-i Nur külliyatı." Yaş aldıkça jetonum düşmeye başladı sonra. Yahu insanı aldatılmaktan sadece imanı korumuyor ki. Tarihi doğru bilişi de koruyor. Yani ki mü'min ferdin kimliğini oluşturacak şey sadece imanı değil. Bir de dünyaya dönük algısının düzgün olması lazım. Bu algının bir mehazı da tarih. Ki Kur'an'ı anlamak bile çok yönüyle Asr-ı Saadet bilgisine, esbab-ı nüzûle vs. bakıyor.

Demek, Bediüzzaman da eserlerinde bu iki bilgiyi birbirine katarak, iki anlamda birden inşamızı yapıyor. Elhamdülillah. Hafızamızı diri tutuyor. Düşmanı 'düşman' dostu 'dost' bildiriyor. Yeni Türkiye denen şeyle birgün ulaşacaksak, inşaallah, kaynağının hem imanda hem yaşanılanları unutmamakta yattığını gösteriyor. 'Helalleşme' mi? O nereden çıktı şimdi? Ondan bahsetmedim ben. ABD'den, Almanya'dan, bilmem nerelerden fonlanan libe-müslimlerle dövüştürmeyin beni. Onlar 'unutmayı-unutturmayı' seviyorlar diye yüz kere sokulacak değiliz ya. Bu romanın sonunda 2x2=5 ediyor ama aklınıza Kayserililik gelmesin. Kayserili kendi menfaatini kollar. Bunlar Kayzer'in menfaatini... 

Allah'ın 'aynısı' olunmaz 'aynası' olunur

"Hayatının sırr-ı hakikati şudur ki: Tecellî-i Ehadiyete, cilve-i Samediyete âyineliktir." 11. Söz'den. Mürşidim, Ramazan Risa...